Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Her şey... Ağalar... Beyler öldü. Zulüm... Ağalar, insanın piçi... Ya Temir Ağa? Ya Deli Mehmet Ağa? Her birisi on tane soylu soplu bey eder, öyle dememişler miydi? Dirayette, hem de cömertlikte, hem de insanlıkta...
Sayfa 183 - YKY, 20.BaskıKitabı okudu
Ülkücü Hareket
"Ülkücü Hareket, bütün bir Türk tarihi boyunca, değişik zaman dilimlerinde ve coğrafyalarda ortaya çıkmış Türk milletinin direnç ve atılım hareketinin adıdır. Bugün Ülkücü Hareket tarihsel bir mirasın parçası olma iddiasındadır. Ona yakışma arzusundadır ve olmalıdır. Bu anlamda Çin sarayını 40 yiğidi ile basan Türk tarihinin en soylu yiğitlerinden birisi olan Kürşad ve arkadaşları da Ülkücü Hareket'in bir parçasıdır, Plevne'de direnen Gazi Osman Paşa ve yiğitleri de. Ancak, Ülkücülük sadece direnç değil, aynı zamanda atılımdır da. Bu anlamak ile büyük bir fatih olan Sultan Mehmet'in ülküsü, Istanbul'un fethi ve Türk cihan devletinin kurulmasıdır. Mustafa Kemal Paşa, 22 Mayıs 1919'da, yani Samsun'a çıktıktan üç gün sonra yanındaki genç bir gazeteciye imzaladığı resminin üzerine şu satırları yazmıştır: "Geleceğin her şeye rağmen nurlu bir gelecek olduğuna inanıyorum." Işte inanç budur. Ülkücülük de budur."
Sayfa 31
Reklam
Öyle ya , eğer kahramanlar yoksa, bir savaş soylu sayılır mı ?
Sayfa 100Kitabı okudu
Oysa, soylu çağrıştırdiğı tüm anlamların yanı sıra, esas olarak özgür insanı ifade eden bir terimdir. Batı kavrayışları içinde özgür insan, toplumdaki konumunu ve mal varlığını devlet içindeki yerine borçlu olmayan kimse demektir; Batı’da servet ve kimliğini devlete borçlu olan memurlar genellikle köle veya serfler olurlarken, aynı nitelikleri kendi olanak ve oluşumlarıyla, devlet gücüne dayanmadan elde etmiş olan soylular (özgürler) zaman zaman devlete hizmet etmeye karar verdiklerinde, bunu memur olarak değil de, lütuf olarak yapmişlardır. Kısaca vurgulamak gerekirse, Batı uygarlığında soylu; köle veya serfin zıddında yer alan özgür kişinin prototipidir. İşte insanların Batılı anlamda özgür olmaları demek, soylulara ait ayrıcalıkları paylaşır hale gelmeleri olduğu kadar, varoluşlarını devlet dışında da oluşturmaları demektir.
Serfler doğrudan bağımlısı oldukları baron tarafından yargılanmaktadırlar. Öte yandan soylu sayılanlar ise, ancak toplumsal konumları kendilerine eş kimseler tarafından yargılanabilmektedirler. Serf ile senyörün aynı mahkeme tarafından yargılanabileceği, feodal mantığın kabul edebileceği bir şey değildir. Zaten feodal sistemde kamusal mahkemeler de yok olmuştur ve birçok araştırıcı tarafından feodalitenin en belirgin engebesi olarak bu özelliği gösterilmektedir
Hikâye edildiğine göre, yüksek saltanatın padişahı, mücahit ve gazi olan Fatih Sultan Mehmet Han Kostantiniyye şehrini fethettikten sonra Trabzon şehrini Hıristiyanların elinden alıp İslam bayrağını o vilayete dikmeye ve İslam’la süslenmiş soylu gazaya niyet etmişti. Trabzon'un etrafı tuhaf bir taşlık ve yolları dar ve korkunç olduğu için merhum
Reklam
Kış uykusunda mı geçmişti ömrü atalarımızın? Hayır o soylu neslin ,o şanlı evladın Damarlarında zeka ve yiğitlik akardı kan yerine Yüreklerinde ölüm şevki vardı can yerine.
Sayfa 229Kitabı okudu
İÖ VIII. ve VII. yüzyıllar polisin hızla şekillendiği yüzyıllardır. Karanlık Çağ aynı zamanda ekonomide de ciddi bir gerileme dönemi olduğu için toplulukların kabile örgütlenmeleri, bu dönemde az çok kendini koruyabilmiştir. Temel ekonomi elbette tarım ekonomisiydi. Topraklar, topluluğun ortak malı olarak çeşitli biçimlerde, topluluk üyelerine, şöyle ya da böyle eşit bir biçimde paylaştırılıyordu. Ancak bu yüzyıldan itibaren ticaretin ve para ekonomisinin canlanmaya başlamasıyla, kabile esasıyla örgütlenmiş küçük topluluklarda şefler ve benzeri ayrıcalıklı roller üstlenmiş olanlar, kendilerini aristokratik, soylu bir sınıf olarak örgütlemeyi ve yavaş yavaş toprakları kişisel mülkleri haline getirmeye başardılar. Köylerde topraklarını kaybedenler kaçınılmaz olarak pazar yakınlarına aktı ve pazar merkez olmak üzere, giderek buralarda köylerden farklı olarak kentsel alanlar belirmeye başladı. Homeros destanlarında topraklarını yitiren ve soylu sınıfa hizmet etmekten başka seçeneği olmayan bu kesimin, yani theteslerin hikâyelerine yer verilir.
Sayfa 25
Devlet dediğimiz siyasal birlik, yalnızca bir arada yaşamak için değil, soylu eylemlerde bulunabilmek içindir.
Sayfa 146
O zamanlar Adana'da, Suphi Paşa derler, soylu aileden, nüfuzlu bir paşa vardı. "Köyden geldi, kimsesizdir," diye bir mektup yazıp "al bunu Öksüz Yurdu müdürüne ver," dedi. Cebinde mektupla öksüzler yurduna vardı Mehmet. Müdür, "Banyo yapsın, çocuğa elbise verin," dediğinde, okula alındığını anlamıştı. Amca'nın bu olup bitenden haberi bile olmamıştı. "O günden sonra hep yatılı okudum," diyor Ruhi Su. "Oyun diye bir şey varmış, onu öğrendim. Öksüzler yurdunda çocukluğumu yaşamaya başladım. "Ve öksüzler yurdunda müzik yaşamı başladı.
Sayfa 175 - Adam YayınlarıKitabı okudu
173 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.