Kalbin hallerini, kalbdeki şeytanla melekler arasında geçen mücadeleyi bütün açıklığı ile görür. Melekten gelen ilham ile şeytanın verdiği vesveseyi birbirinden ayırır. Ahiretin, cennet ve cehennemin, kabir azabının; sırat köprüsünün, mizanın ve hesab gününde olacak işlerin halini açık bir şekilde bilir. Ayrıca şu ayet-i kerimelerin mânalarını tam olarak anlar.
اقْرَأْ كِتَابَكَ كَفَى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا.
"Oku kitabını! Bugün senin aleyhine hesab görücü olarak nefsin yeter." (İsra:14)
وَإِنَّ الدَّارَ الْآخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ.
"Eğer insanlar bilseler, ölümsüz gerçek hayat ahiret hayatıdır ." ( Ankebût: 64)
Sahip olmak" şeylere, nesnelere ilişkindir ve bunları görüp, tutmak ve de tanımlamak kolaydır. "Olmak" ise, yaşantılara ve bazı içsel süreçlere dayandığı için, dile gelmesi, tanımlanması- zor ve hatta imkânsızdır. Kişilik dediğimiz, dışa vuran yanları- mızı, yani taşıdığımız maskeleri tanımlamak mümkündür. Çün- kü bu, dışlaşmış bir
Örgütlenmiş her dinde gerçekten orijinal olan çok az şey vardır. Dinler, sıfırdan doğmazlar. Birbirlerinden beslenirler. Modern din bir kolajdır...
Yanıtı buraya alalım ki, yorum diye cahilliklerini cıvıkça boca edenlerden beri olalım:
Göğün mahiyetini Secde 5, Hac 47 (bizim nezdimizde bin yıl gibi sayılacak bir gün) gibi ayetlerle tasavvur edebiliriz.
Örneğin bazı astrofizikçiler, ayın bin yıllık mesafeyi bir günde almasından hareketle (Yunus 5'e istinaden) bunun ışık hızı olduğu sonucuna varırlar vs.
Belli bölgelerinde melekler gibi varlıkların ulaşabileceği yerlerinin olduğunu da söyleyebiliriz (Vakıa 79 gibi).Dünyamıza göre tüm kainat yüksek gök/ler konumunda olduğundan, bir yerden sonra neliği/nasıllığı üzerine ancak tahminlerde bulunabiliriz. Kimi varlıklar yapıları gereği diğerlerinden farklı olarak göğün/kainatın/evrenin başkaca yerlerine de ulaşabilir.
Son Vahyin müntesipleri olarak, bu (sidretül münteha, melei ala gibi) bölgelerin varlığına, Rabbin bildirdikleri ve üzerine bilimle katabildiklerimiz kadarıyla maddilikleri, manevilikleri ya da her ikisi birdenlikleriyle iman ederiz.
Vahyin bu tür ayetlerini, Al-i İmran 7'deki muhkem/müteşabih hakkındaki öğütleri yadsımadan değerlendiririz.
I☽oğa
@damdanakan
·
25 Mayıs 16:38
"Hakikaten biz (cinler) göğü yokladık, onu güçlü muhafızlar ve alev toplarıyla doldurulmuş bulduk(Cin-8)"
Bu gök fiziki gök müdür yoksa manevi gök mü?
Fiziki gök ise orada hangi makam var ki koruma altına alınmış
Manevi gök demekse eğer, manevi gök kavramının manası nedir?
Şayet nefis verilmemiş olsaydı; insan melekler gibi yaratıldığı seviyede kalır, ne yükselir ne de alçalırdı. O zaman da insanın yaratılmasının bir hikmeti olmazdı; değişmeyen makam sahibi olan melekler çoktur. O tarz bir kulluk için insanın yaratılmasına lüzum yoktur.
Düşüncelerim odanın içinde geziniyorlar, eşyaların içinde, sıkı kapalı pancurlar arasında, masamın ve yatağımın, duvarların ve tavanın yüzeylerine sürünerek dönüyor düşünceler ve biri, yavaşça kapıyı aralayınca havada benim düşüncemin gölgesini görür gibi oluyor: Kapa kapıyı, düşüncemin saflığı bozulmasın, anılarım zehirlenmesin ve benim tertemiz düşüncem, sizi kendinizden utandırmak için, kıyamete kadar, burada, tavanlarımın içinde, bu sessiz evde, melekler gibi salınıp dursun.