Mustafâ (ص) eydür: İlâhi bana Fâtıma gussası yok. Hasan Hüseyin gussası yok. Bana ümmetim âsîlerin gerek. Rasûl zarılığıyla ağladuğun mukarreb ferişteler (melekler) gördiler. Rasûl muvâfakat kılup bile ağlaşdılar
Aksın,içimde siyah bir nehir gibi
dolanan keder
unuttuğum, unutmaya çalıştığım ne varsa
bende durmasın
içimde öyle çok ki,her gidenden
biriktirdiğim melekler.
İnsan birilerinin hatırı için bir süre o şeytana karşı koyabilir ama zamanı geldiğinde gökteki tüm melekler bir araya gelseler de, onu kurtaramayacaklar!
"Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler (ve şöyle derler): Sabretmenize karşılık selam sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!"(Ra'd suresi: 23-24)
...arzuladığımız şeyler ulaşılamaz konumdadır. Ulaşılabilir olduklarında ise gerçek beklentilerimizi karşılayamazlar. Sonuçta onlar çölde görülen seraplar gibidir, sahte hayallerimizin figürlerinden başka bir şey değildir.
Bu kitapla Dan Brown’un en büyük üçlüsünü bitirmiş bulunuyorum sanırım. Bu üçlüyü özetleyecek olursam;
En sanata doyuranı: Cehennem
En merak ettireni ve heyecanlısı: Melekler ve Şeytanlar
En bilgiye doyuranı: Da Vinci Şifresi oldu diyebilirim. Bu kitabı diğer iki kitaptan çok farklı bir yerde cidden. Kitapta verilen bilgiler o kadar güzel ve fazla ki hazmetmek biraz zaman alıyor. Eskiye, sanata, tarihe, dinlere, kiliseye, tarikatlara dair bir yığın bilgi sığdırılmış kitabın içine. Ve tabii ki en önemlisi de Da Vinci’yi ve onun en çılgın yönlerini de bir kez daha görmüş olduk. Çok tatmin edici bir eser!
Her yeni deneyimden sonra kendime 'Şimdi değil, bir dahaki sefere inanacağım,' diyordum. Bu yüzden uzun bir süre hem kuşkucu hem de heyecanlı ve gergin oldum. Çocukların neler başardığını söyleyen öğretmeni kaç defa tersledim! 'Beni etkileyen tek şey hakikattir,' diye katı bir şekilde yanıt veriyordum. Öğretmeninse kırılmadan ama ağlamaklı bir şekilde 'Haklısınız. Böyle şeyleri gördüğümde bu çocuklara ilham verenin ancak ve ancak melekler olabileceği ni düşünüyorum' dediğini hatırlıyorum.