Artık anlatamıyorum.
Artık inanmıyorum merhabalara, elvedalara.
Ne çok söyler olduk o eski şarkıları,
Oysa daha yerine koymadan yeni birkaç mısrayı
Ne çok inanıyoruz,ne kadar çok yanılıyoruz.
Hep bu demiyor muyuz?
“İşte bu o olmalı!”
Telefon çalıyor! Aşkım... Merhaaaba! Merhabaaa! Makine kahvesi mi içiyorsun? Ne yedin? Peki, seni bekleyeceğim, ben de öyle, bay bay. Öpücük. Öpücük. Tamam aradı işte. Hangi ses tonuyla konuşmak gerekiyorsa o ses tonuyla konuştum. Her zamanki soruları sordum. Ne yedin? Biz kadınlar neden kocalarımıza ne yediklerini soruyoruz? Ne yediklerini sorarak nereye varmaya çalışıyoruz, biriyle yatıp yatmadıklarını mı öğrenme peşindeyiz? Bizimle mutsuz olup olmadıklarını mı? Dondurma almaya gidiyorum diye çıktıklarında bir daha eve dönüp dönmeyeceklerini mi?
Yaşarken, çürüyoruz. Ölürken, yaşıyoruz. Bunu aklımdan çıkarmayacağım. Neşemi koruyacağım. Tanng. Tinng. Tonng. Ben bir kez daha ölünceye kadar, merhaba dünya, merhaba, merhaba, merhaba...
İnsan bağlantılarının temeli protokoldür: El sıkışmalardan merhabalara, etiketlere, kibarlıklara ve sosyal normların tümüne kadar olan prosedür ve beklentilerin paylaşılan bir anlaşması.Makinelerin bağlanması da farklı değildir. Protokol aynı sayfaya nasıl gittiğimizdir, aslında kelimenin Yunancadaki kökü bir kitabın ya da yazının dış kapağına verilen isim olan "ilk yapıştırıcı(first glue)" anlamına gelen Protokollon'dur.
Melulen emekli bütün ihtimamlardan
Sorulacak birkaç soru kaldıysa eğer
Hepsini soracak yürek var
Bir batlaya sap olmuş balta da
Kan ağlatmadan dokunacak sözlerle beraber
Kin gütmeyen haki bakışlar altında
Birlikte gidelim
Gidilecek ülkelerin ilkiydi akşamüstleri
Gidilecek yerler de var
Konuşulacak şeyler kaldıysa eğer
Uzadıya merhabalara hasret
Kalınmasın
Kadife sesiyle seslendim söylemeden
Bakmadan seslendim
Beraber işitelim
Tarihin tozlu sayfaları eskiden de klişeydi üstelik
Bir şey kaldıysa yaşama ya değecek eğer
Birazdan söyle
Şiir olsun