Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.13
Muallimov
Muallimov
@mersault64
Memento mori
UÜ/Sosyal Bilgiler Öğretmenliği
10 Şubat
79 okur puanı
Ocak 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Herkesin öyle ya da böyle kafasında kurguladığı, düşlediği bir varoluş ütopyası vardır. İşte Thomas More da kendi ütopyasını bir roman tadında Raphael Ve More karakterleri üzerinden zihin dünyasını da aktararak yazıya dökmüş..
İnsan okurken çoğu hususta aynı noktada ve sanki içini okumuşçasına hissediyor ve bir o kadar da bu 'iyi ütopya'sı karşısında kalbi kırılmıyor da değil. Çünkü More, bana göre yaşamın bam teli diyebileceğim vicdani noktada önemli düşünceler ortaya koyuyor, bilhassa Raphael'in anlattığı özel mülkiyet meselesine dair çok ilgi çekici anlatısı ve More'nin de cevabı her iki açıdan da önem arz ediyor ve okuyucuyu öz fikrini oluşturması adına yüksek bir muhakeme sınavına sokuyor.
Okunup okutulmalı..
Ruhunda, zihninde ve vicdanında bir 'iyi ütopya'sı yaşatan herkese bin selam...
Livaneli'yi Livaneli yapan temel etken sosyolojik, kültürel, tarihsel ve yaşamdan her daim parçalar bulunduran ve dokunulduğunda sanki 'şeytan'mışçasına insanların taşlandığı konulara eğilmesidir. Romanın genel yapısında farklı sınıflardan ve muhafazakar-monşer ikileminde bulunan bireylerin tersi konuma geçmesi düşündürten ve ilgi çeken bir hususu barındırıyor.
Öte yandan hikayenin özü itibariyle kötülüğe uğramış kadın kahramanımızın uğradığı bu kötülük ana hatlarıyla son bölümde bağlanmalıydı diye düşünüyorum çünkü romanın sonlarına doğru gerçekçilik yerini bilinç akışına ve sürrealizme sürüklemiş gibiydi. Livaneli belki de sonunu bizlerin öz vicdanına göre zihnimizde tasavvur ederek oluşturmamız gayesi edinmiştir kim bilir..
Sözün özü,
Livaneli fikrî açıdan kafa açan ve farklı kutupları eşit noktaya getirtip sorgulatan bir düşünce dünyasına ve kaleme sahip.
Okunup, okutulup meseleler üzerinde kafa yorulmalı...
Üzerinde yaşadığımız toprakların binlerce yılık geçmişi var ve bu zaman dilimi içerisinde nice uygarlığa ev sahipliği yapmıştır.
Antik Yunan'dan Sümerler'e, avcılık-toplayıcılık yaparak geçinen ilk insanlardan, neolitik yani yerleşik yaşam sürecine geçen insanlar dönemi gibi tarihin tüm akışı içerisinde bulunmuştur bu topraklar.
Diğer bir dikkat çeken husus ise bu toprakların üç büyük dinin inanç ve kültürel bağlamda bir çok ortak noktayı buluşturmasıdır. Nuh Tufanı'ndan cennet-cehennem kavramına, peygamberlerin kıssalarından Sümer metinlerindeki o çok benzerliğe kadar bir çok ilgi çekici noktaya parmak basılmış.
İlgi duyanlar kaçırmasın derim, bir çok hususta araştırma yapmaya itecek dolu dolu keyifli bir kitap...
Okur Takip Önerileri
Hoş çizimler ve akıcı, net diyaloglar eşliğinde dipnot ve tarihsel bilgilerle bezenerek ortaya öğretici bir kurmaca çıkmış.
Manga severlerin ilgisini çekecek ve okuma alışkanlığı olmayanları da eğlenceli bir biçimde tadımlık okumalar yapmaya sevk edecek bir eser ortaya çıkarılmış.
Öte yandan sosyalizm ve komünizmi başlangıç seviyesinde öğrenebilmek adına incelikle düşünülerek ve o çerçevede dokunularak öğretici metinler ortaya konulmuş.
Bu keyfi kaçırmayın derim, keyifli okumalar..
Cumhuriyet Kadın
İyinin, güzelliğin ve merkezine insanı, insani değerleri alan Cumhuriyetin vücut bulduğu insan-kadın...
Emine Ülker Tarhan, kendisiyle siyasetten eğitime, insan ilişkilerinden kültüre, hukuktan Cumhuriyetin temel faziletine dair birçok konuda samimi, içten ve akılcı felsefede cevaplar veriyor.
Emine Ülker Tarhan'ı diğer siyasetçilerden ayıran temel özelliği "siyasetçi" olmaması. Çünkü o her daim bu coğrafyanın bireylerinin diline, dinine, ırkına, mezhebine bakılmaksızın eşit ve adaletli şartlarda yaşaması adına lafı eğip bükmeden, oy değil insan kaygısına düşerek siyasi yaşamında mücadele etti. Ne yazık ki yalanlar üzerine kurulu bir tiyatrodan ibaret olan bu ortadoğu çukurunun dibine batmış siyaset böyle güzel insanları harcadı.
Bu güzel insanı, Cumhuriyetin bütün feyzinin, felsefesinin vücut bulduğu Cumhuriyet kadınını okuyun, okutun ve müspet biçimde tanıtın.
Umarım bir gün geri döner ve bizlere ışık olmaya devam eder...
İnce düşünmek ve hassas ruh bütün bir ezilenler kümesinin ızdıraplarını hissetmekle birleşince insan, insan olmaktan sıyrılıp bir sanrılar alemine giriyor. Tüm benliğinizi ağırdan yitirmeye başlayıp asıl siz olan gerçekte ise bir soyut olan özbenlik'inizin dostluğuna yükseliyorsunuz. Yani siz artık eski siz olmuyorsunuz, esas benliğinizi bulmuş oluyor ancak somut varoluşunuzu yitirmiş oluyorsunuz.
Chuck Palahniuk işte bu durumu bol nihilizm ve anarşi soslu kara mizah anlatımla süslemiş. Gerçek ve sanrının birbirine karıştığı, kapitalizmin yaşamın merkezinden alıp varoluşun kuytu köşelerine atarak birer canlı cenazelere çevirdiği insanları anlatmaya çalışmış.
Okuyun, okutun ve hissedin..
Ovacık ilçesinin ardından Tunceli belediye başkanı seçilen Fatih Mehmet MAÇOĞLU'nun ve onun sosyalistliğinin uyguladığı belediyecilik anlayışının öyküsü.
Asıl adı Emir Ali olan namıdiğer "Komünist Başkan"la insani, vicdani ve sosyal belediyecilik bağlamında mutabık olduğumuz noktalar çok. Fakat ideolojik hususlarda ayrışmamız mevcut mesela" Kürt Meselesi" gibi. neden insana sadece "insan" gibi bakmayıp da kimlikler üzerinden hala tartışıyoruz anlayabilmiş değilim ve anlayabileceğimi de sanmıyorum.
Zaten bu meseleye de çok değinilmiyor kitapta. Genel olarak Komünist Başkan'ın uygulamaları, oluşturdukları kooperatifler ve ülkedeki muhtelif kooperatiflerle ilişkileri, Tunceli halkı ile sosyal belediyecilik bağlamındaki ilişkileri ve halkın yerel yönetime nasıl katıldığı, halk meclislerinde alınan kararların nasıl uygulandığı ve "Ovacık Modeli" üzerinden bunun Türkiye genelinde de gerçekleştirilebilme olasılığı gibi başlıklar üzerinden doğal bir söyleşi gerçekleştirilmiş.
Kolay olan düşman olabilmektir, zor olansa anlamaya çalışmak. Bizler zor olanı seçelim arkadaşlar, kavga etmeye değil, anlamaya çalışalım. Karşıt olsakta diyaloğun ehemmiyetinin bilincinde olalım.
Okuyalım ve okutalım, birbirimizi anlamaya çalışalım...
Maddenin ruhu dediğimiz meselenin yani kainatın, eşyanın ve daha net dille dört duvarın, tabuların, tutsaklıkların içinde sıkışıp kalmış modern insanın dramını hicvediyor Oğuz Atay.
Oğuz Atay'ın roman karakterlerinin adlarında vermek istediği mesajlar açıktır aslında; Hikmet Benol, Turgut Özben.
Ben'liğini yaşayamayan, iş-ev arasında günün en kıymetli zamanlarını heba eden, daima birilerine kendini anlatma mecburiyetinde olan ancak bunu başaramayan insanın sükut dolu çırpınışlarını anlatıyor Oğuz Atay.
Hele de anlattığı insan tipi; hassas ruhlu, ince düşünen, sürü dışı ve kırılgan bir yapıda olunca çareyi, her hassas ruhlu insanın anlaşılamamanın verdiği irade dışı hal ile kendi iç dünyasına yönelimi ve burada yaptığı monologlarını "Albay" üzerinden okuyucuya aktarmak istiyor.
!! Bu bir 'edebiyat spotu'dur;
Hassas ruha sahipseniz, başlamadan evvel çokça düşünün!!
İki zıt kutup olan kapitalizm ve sosyalizmin ana hatlarını bu incecik kitapta çok etkili bir biçimde işlemiş Erich Fromm.
Öcü'leştirmeye yahut da şirin'leştirmeye çalışmadan kendi düşüncelerini yaşamın gerçekleriyle ele alarak aktarmaya çalışmış.
Kapitalizm nedir ve ne yapmaya çalıştı?
Kapitalizmin son geldiği nokta nedir?
Sosyalizm nedir ve ne yapmaya çalıştı?
Sosyalizm gayesini ne kadar gerçekleştirebildi?
Temelde bu soruların cevabını arayanlar ve bu tür konular üzerinden insanlığın tahlilinin yapıldığı eserleri sevenlerin muhakkak okumasını tavsiye ediyorum.
İnsanın yaşadığı "bugünleri" idrak edebilmesinin temelinde geçmişi bilip, çözümlemesi yatar.
Bu cümlemize binaen yakın geçmişimizin en büyük toplumsal muhalefetinden biri olan Gezi olaylarının içeriği ele alınarak Ali İsmail merkezli bir politik travmanın röntgenini çekmiş İsmail Saymaz...
Henüz 19 yaşında vahşice tekmeler ve cop darbeleriyle katledilen Ali İsmail ve nicelerini 'bilmek' günümüz Türkiye'sini anlayabilmekte bize ışık olacaktır.
Nice Ali İsmail'ler yetiştirebilmek umuduyla, okuyunuz ve okutunuz...
Çehov, acıyı ve zorlukları bizzat yaşamadan, tecrübe etmeden yaşama art niyetle olmasa da toz pembe bakılamayacağının öyküsünü muazzam bir acı mürekkeple satırlara adeta kazımış.
İnsan düşünüyor da, 'kişisel gelişim' adı altında motivasyon metotları tavsiye eden, 'takmayın, yaşayın' ağız birliğiyle derinliksiz sözler sarfeden 'tavsiye profesörleri' acıyı, ekonomik-sosyal bunalımı ve diğer türevlerini ne kadar tecrübe etti yahut kendi başına gelince nasıl bir ruh halinde oluyor...?
Yefimoviç ve Dimitriyeviç karakterlerinin diyalogları ve öykünün sonunun bende uyandırdığı düşünceyi kendi adıma bir açıdan örnekle aktarmak istedim, okuyan birçok cepheden bakacak ve yeni cepheler açacaktır şüphesiz.
Okuyun, okutun... :)
Korku ile, nefret dili ile İslamı tebliğ etmeye çalışan ve tebliğ ettiği gafletine düşenlere inat; sevgiyi merkeze alarak, ilahi aşk'a erişmenin yolunun, insanın önce kendi sinesinde insanlığa karşı sevgi ve saygı besleyerek ve öyle yaklaşarak mümkün olabileceğini en güzel işleyen Alevi-Bektaşi şairlerinden biridir Pir Sultan Abdal...
Şiirlerinde görüldüğü üzere aşkı, doğayı, adaleti ve adaletsizliklere karşı dilsiz şeytan kesilmemeyi öğütleyen, bu uğurda dar ağacına kadar gitmeyi göze alan ve bunu bir terzi edasıyla nakış nakış güzel Türkçesiyle işleyen bu toprakların büyük bir ozanıdır Pir Sultan Abdal...
Vaziyet her ne olursa olsun bu topraklarda namütenahi olarak yaşamaya devam edecektir Pir Sultan Abdal...
Keyifli okumalar...
'Yasak aşk'a farklı bir pencere açan, kanaatimce Türk edebiyatının kült eserlerinden biri olan bir roman...
İnceden Mehmet Rauf'un Eylül'ünü anımsatan, Kürk Mantolu Madonna'ya da göz kırpan bir eser...
Zevkler, ilgiler, yaşama karşı benzer pencereden bakışın ortak paydada kaçınılmaz biçimde buluştuğunu tüm çıplaklığıyla ortaya koyan, nahifliğini sayfaları çevirdikçe insanın hissettiği bir eser...
Kanımca merkezi mesajı da şudur ki; cesaret... Yılgınlığa kapılmadan, inanca tüm benliğinle sarılarak cesaret ile yola çıkmak.. Bir adım bile ardına bakmadan...
Keyifli okumalar...
Dizi tadında güzel bir konseptle yine kalemini konuşturmuş Emrah Serbes...
'Amirim'in yaşın değil de yaşanmışlığın verdiği hüzün, acı, gurur ve huzursuzlukla dolu ruhani dinginliğini hissettik ve onunla beraber tatmaya gayret ettik.
Birbirinden bağımsız olduğu kadar birbirine bağımlı olan öykülerden dersler çıkarmaya çalıştık, memleketin güncel mevzularının karşılıklı oturuyormuşçasına hasbihalini ettik. Ve daha niceleri...
Romanın tadına doyamadık, haliyle 5. sezonu iple çekiyoruz.
Behzat Ç. Severler Cemiyeti'ne bin selam
Cezaevinde bir müddet beraber kaldığı 68 kuşağının sosyalist gençleriyle sohbet edip, hesapta olmayan tahliyeden ötürü tamam edemeyip romanlaştıramadan, anı-öykü formatında kaleme aldığı bir eser Erdal Öz'ün.
Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan, Mustafa Yalçıner gibi isimlerle bizzat bire bir sorular eşliğinde sohbet ederek kaleme aldığı bu kitapta, dönemin kahramanlarının gerek dünya görüşlerini, gerek o dönemki ruh hallerini, gerek öz eleştirilerini, gerekse de yapmak isteyipte yapamadıklarını yani içlerinde ukte kalanları idrak edebiliyorsunuz.
Konuya ilgisi olanların muhakkak okuması gereken bir kitap...
