Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

metis

Yoksullar ve orta sınıf önce lüksleri satın almaya yönelirken zenginlerin lüksleri en son satın alması önemli bir farktır. Ezelden beri parası olanlar, uzun vadeli zenginler, önce aktif sütunlarını kurarlar. O sütunun ürettiği gelirle kendi lükslerini satın alırlar. Yoksul ve orta sınıfın edindiği lüksler kendi alınterleriyle, çocuklarına aktaracakları mirastan kırpılan parayla satın alınır.
Sayfa 115Kitabı okudu
Reklam
"Yoksul olmakla iflas etmiş olmak arasında fark var," diye savunurdu kendini. "İflas geçicidir, yoksulluk sonsuz."
Yaşamak, böyle, bu bakışların altında yaşamak? Lakin niçin yaşayacaktı? O zaman ölümü düşündü. Evet, ölecekti. Birden aklına bir şey geldi. Kocasının odasında, yataklığın yanında, küçük dolabın çekmecesinde, sedef kaplı kabzasıyla bir zarif oyuncağa benzeyen bir şey vardı ki onun küçücük ağzını şuraya, işte kalbinin çok acıtan bir yarayla sızlayan şu noktasına koysa ve ancak bir saniyelik bir dayanma gücüyle, yalnız hafifçe bastırarak dokunsa, her şey, her şey bitecekti. Ve o zaman yaşayan adi bir mahluktan esirgenen merhamet bir ölüden esirgenmeyecekti.
Sayfa 372Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Büyük bir araziye yağan çok sayıda, iri yağmur damlası, adı olmayan damlalardan başka bir şey değildir. Elbette her biri ayrı olsa da birbiriyle yeri değiştirilebilecek damlalardır. Ancak o tek bir yağmur damlasının, kendine özgü anıları vardır. Tek bir yağmur damlasının tarihi, onu sürdüren görevi vardır. İşte bizler bunu unutmamalıyız. Herhangi bir yerde basitçe emilse de, biçimini yitirse de, toplu bir şekilde başka bir şeye dönüşüp yok olsa bile. Ya da aslında tam da toplu bir şekilde yeni bir şeye dönüştüğü için.
Babamın çocukluğumda anlattığı bu anısının, kılıçla boynun vurulması gibi acımasız bir görüntünün, yüreğimi ne kadar yaktığını söylememe gerek yok. Bir görüntü, bir simülasyon deneyimi. Başka bir deyişle, babamın yüreğinde uzun bir süre boyunca var olan bu ağırlık -günümüz terminolojisiyle trauma- oğlu olarak bana da, kısmen de olsa, aktarıldı. İnsanların birbiriyle bağ kurması böyle bir şeydir, tarih de böyledir. Özünde "devamlılık" denen eylem, tam da bu ritüeldir. İçeriği ne kadar rahatsız edici olup ona sırt dönmek isteseniz de bir parçanız olarak sizde devam edecektir. Eğer öyle olmazsa, tarihin ne anlamı kalırdı?
Reklam
O gece yatakta Akhilleus'un yanında yatıyorum. Uykuyla gevşemiş yüzü masum ve tatlı bir şekilde çocuksu. Böyle olmasını seviyorum. Akhilleus'un en gerçek hali bu. Dürüst, saf, haylazlıkla dolu ama kötü niyeti yok. Agamemnon'un ve Odysseus'un hilekâr çifte anlamlarında, yalanlarında ve iktidar oyunlarında kayboldu. Onu sersemlettiler, bir direğe bağlayıp tuzağa düşürdüler. Alnının yumuşak derisini okşuyorum. Elimden gelse onu çözerdim. Bana izin verseydi.
Sayfa 308Kitabı okudu
Odadaki diğer çocukların varlığı rahatlamama yetmedi. Ölülerimiz intikam için geldiklerinde şahit olup olmadığına aldırmazdı.
Ölülerin sesinin yaşayanları çıldırtacak gücü olduğu söylenir.
"İçimizden biri... İçimizden biri... İçimizden biri..." Durmadan yinelenen bu iki sözcük saatler geçtikçe daha da kazınıyordu beyinlerine. Beş kişi... korku içinde beş kişi... Birbirlerini gözleyen, artık gergin, sinirli hallerini gizlemeye bile çalışmayan beş kişi. Artık hiçbiri rol yapmaya gerek duymuyordu, nezaket gereği birbirleriyle konuşmaya da çalışmıyorlardı. Sanki korunma içgüdüsüyle birbirlerine sıkı sıkı kenetlenmiş beş düşmandılar.
Sayfa 160Kitabı okudu
Arabalar nehri geçerek vadiye doğru giderken Katrina geriye bakarak, "Bir gün yine buraya gelmeliyiz," diye mırıldandı. "Burada çok mutlu olduk." Sean eyerin üstünde eğilip karısının koluna dokundu. "Mutluluk bir yerde değildir, sevgilim. Biz mutluluğu geride bırakmıyor, birlikte götürüyoruz."
Sayfa 333Kitabı okudu
Reklam
Bir yolcunun ayağına diken batar. O akıllıysa dikeni çıkarıp atar. Eğer aptalsa dikeni çıkarmaz ve 'Yolculuk ettiğim yolu daima hatırlamak için bana batan bu dikeni ayağımda bırakacağım,' der. Nkosi, acıyla değil zevkle anımsamak daha iyidir.
Sayfa 284Kitabı okudu
Sean, "Üçünüzün sabahın erken saatinde buraya toplanmasına yol açan nedir?" diye sordu Ona Hlubi karşılık verdi. "Nkosi, biz yolculuk sözü duyduk. Ayaklarımız yandı. Avlanma sözü duyduk, uykumuz kaçtı." Sean birden duyduğu sevgiyi gizleyebilmek için aksi bir sesle konuştu. "Aylık olarak verecek para yok." Hlubi gururla, "Biz aylıktan söz etmedik," dedi. Sean başını salladı. Çünkü bu beklediği cevaptı. Hafifçe yutkunduktan sonra Zuluları etkileyecek bir söz söyledi. "Bende büyü olduğunu biliyorsunuz. Yine de benimle gelmek mi istiyorsunuz? Arkamda ölüler ve acı bıraktığımı bilerek yine beni izleyecek misiniz?" Hlubi konuşurken yüzü çok ciddiydi. "Nkosi, aslan karnını doyurduğu sırada daima bir şey ölür. Ama onu izleyenler için daima et vardır."
Sayfa 256Kitabı okudu
Yaşım ilerledikçe okuldaki ahlak ile toplum içindeki ahlak arasında çok büyük fark olduğunu anladım. Okulda öğretilen ahlaka riayet eden biri kendini aptal durumuna düşürür. İnsanlar onları garip biri diye yaftalar. Hiçbir şekilde ilerleyemez, her zaman beş kuruşsuz kalır. Yalan söylemeyen biri var mi merak ediyorum. Eğer öyle biri varsa, sonsuza kadar kaybedenlerden olacaktır.
Yani, ailemizin üyeleri hayatımızın her suretinin bir parçası. Tanıdıklarımız da var. Ve arkadaşlarımız. Sonra bizi her zaman büyük bir güçle çekip sürükleyen "dünya" var. Tüm bunları düşününce, kendi karakterimize sadık kalmak kolay değil. Göze batmadan, pek çok insanın yürüdüğü yoldan sessizce gitmek en akıllı yol.
Genelde şer uyumaz ve dolayısıyla neden başkalarının uyuması gerektiğini anlamaz.
44 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.