Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

metis

Tarihteki pek çok zafer ve trajedinin insanların özünde iyi ya da kötü olmasından değil, insan olmasından kaynaklandığını bilmek, insanları anlamaya yardımcı olacaktır.
Reklam
Tanrı evrenle zar atmaz; Kendisi'nin tasarladığı esrarengiz bir oyun oynamaktadır ve, muğlak ve karmaşık bir pokere benzetebileceğimiz bu oyunu diğer oyuncular (yani herkes) zifiri karanlık bir odada, boş kartlarla, her şeylerini ortaya koyarak, kuralları söylemeyen ve devamlı gülümseyen bir krupiyeyle oynamaktadır.
Film izlerken bile Amerikan yapımı filmlerle Fransız ve Alman yapımı filmlerin gölgelendirme ve renklendirme biçimlerinin farklı olduğunu görüyorum. Oyunculuğu veya senaryoyu bir kenara koyarsak sadece görüntünün kendisinden dahi ulusal karakterlere dair farklılıklar bir şekilde ortaya çıkıyor. Aynı makineleri, kimyasalları ve filmleri kullanmamıza rağmen böyle oluyorsa, kendimize ait bir fotoğraf teknolojimiz olsa kimbilir tenimizle, görünüşümüzle, iklimimizle ve doğamızla nasıl da uyumlu olurdu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Peri masalları gerçekten de ötedir; yalnızca bize ejderhaların var olduğunu söyledikleri için değil, bize ejderhaları yenmenin mümkün olduğunu söyledikleri için. - G. K. Chesterton
Hemen bir gemiye bindik, ne yazık ki; Epidamnum'dan yelken açıp bir fersah uzaklaştığımızda Rüzgâra hep boyun eğen engin sularda, Felaketin korkunç belirtileri henüz gözükmemişti. Ancak sevincimiz uzun sürmedi, Göklerin bağışladığı ışığı karartan hava, Korku saldı zihinlerimize, ani bir ölümün habercisiydi sanki.
Reklam
"Konuşmak serbest," dedi Odd, "ama bilge kişiler sözlerini sarf etmek için uygun zamanı seçer."
Eğer Şeytan'san da buraya gelmek için epey geç kaldın. Anlıyor musun? Zaten neden geldin ki buraya? Dediğin gibi oyun oynamaya mı? İnsanları yoldan çıkarmaya mı? Biz insancıklarla dalga geçmeye mi? Bizi istediğin müzikte dans ettirebileceğin adice bir oyun uydurmak için mi? Öyleyse epey geç kalmışsın. Çok daha önceleri gelmen gerekiyordu, artık dünya olgunlaştı, senin yeteneklerine muhtaç değil. Seni böylesine kolayca kandırıp paralarını cebe indirmiş olan kendimden, Thomas Ergo'dan söz etmiyorum. Maria'dan da söz etmiyorum. Benim şu mütevazı, küçük dostlarıma bak da utan: Böyle etkileyici, korkusuz, her şeyi yapmaya hazır iblisleri senin cehenneminde bulabilir misin? Oysa öyle küçükler ki, tarih sahnesinde bir yerleri bile olmayacak.
Sayfa 197Kitabı okudu
Yeryüzünde insan olarak adlandırdıkları şu küçük üçkâğıtçı olmak ağır ve aşağılayıcı bir durum; kurnaz, açgözlü bir solucan bu, sürünüyor, acele acele çoğalıyor ve yalanlar söyleyerek kellesini kurtarıyor - yalan söylemezse bir süre sonra ölmesi işten değil. Ama ben de solucan olacağım. Benim de çocuklarım olsun, benim de küçük hesaplar düşünen kafamı bir gün ayağın biri düşüncesizce eziversin. - Hepsini uysallıkla kabulleniyorum
Sayfa 112Kitabı okudu
Kukla tiyatrosu nasıldır, bilir misin? Kuklalardan biri yırtılırsa bir diğeriyle değiştirilir, ama tiyatro devam eder, müzik kesilmez, izleyiciler sevinçle alkışlar, çok ilginçtir. İzleyici, hiç yırtılmış kuklayı nereye attılar diye endişelenir mi, hiç onu çöp kutusuna dek izler mi? Hayır, oyunu izlemeyi sürdürür ve eğlencesine bakar. İşte her şey Bana da böyle eğlenceli gelmişti; davulların davetkâr biçimde çalınışı, kuklaların attıkları matrak taklalar, yaptıkları maskaralıklar; bu ölümsüz oyun öyle hoşuma gitmişti ki, Ben de bizzat aktör olmak istemiştim... Ah, nereden bilecektim, bütün bunların oyun olmadığını; eğer kukla sensen o çöp kutusunun bu kadar korkunç olduğunu; kuklaların yırtıklarından kan sızdığını...
İnsan suretine bürüneli beri korkmadan geçirdiğim bir an anımsamıyorum: Daha yüreğimin ilk atışını duyuşumda bile. Aynı anda hem yaşama hem ölüme olan uzaklığı sayan o keskin, yüksek tik sesi, Beni daha önce hiç duymadığım bir ürküntü ve telaşla sarsmıştı. İnsanlar her yanı ölçüp saymayı severler, anladım da, yaşamın yitip giden her bir saniyesine sihirbaz titizliğiyle eşlik eden bu sayacı bağırlarında nasıl taşıyabilirler? Daha o ilk anda bir çığlık atıp hemen yeraltına sıvışmak istedim; yaşamaya alışık değildim ve hemen Toppi'ye baktım: O sersemse yeryüzüne yeni gelmiş, cüppesinin bir koluyla silindir şapkasının tozunu siliyordu. Bir kahkaha patlatıp bağırdım: - Toppi! Ver bakayım şu fırçanı Bana da! İkimiz de üstümüzü başımızı temizledik ve Benim bağrımdaki sayaç bunun kaç saniye sürdüğünü saydı, hatta belki üzerine ekledi de. Derken, işimiz bittiğinde çarpıntılar daha da ürkütücü hale geldi ve kendi kendime düşünmeye başladım: "Yapamayacağım!" Neyi mi yapamayacaktım? Açıkçası Ben de bilmiyordum; iki gün boyunca kudurmuşçasına yemeye, içmeye, hatta uyumaya çalıştım. Ama sayaç, Ben cansız bir beden gibi devrilip uyuyakalıncaya dek durmuyordu! Artık hiç öyle telaş etmiyorum. Yapabileceğimi biliyorum ve saniyelerim Bana artık hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor; yine de sayacım nedense hoş bir heyecanla trampet çalan sarhoş bir er gibi vuruyor. Ama nasıl olur da insanlar, onun saydığı, hemen şimdi, şu anda saymakta olduğu her bir saniyeyi eşit büyüklükte kabul ederler? Bu düpedüz sahtekârlık!
Reklam
PROMETHEUS Başı dertte olmayana kolay gelir Dertliye akıl öğretmek, yanıldın demek. Ama ben biliyordum başıma gelecek olanı. Bile bile, isteye isteye suç işledim. Buna karşı söyleyecek bir sözüm yok. İnsanlar uğruna belaya soktum başımı. Ama düşünemezdim böylesi işkenceler içinde Çürüyüp gideceğimi kayalar başında, Bu ıssız, bu sarp yerde tek başıma. Ama bu hâlime vahlanmayı bırak, in yere de, Daha neler gelecek başıma onu öğren. Bil her şeyi başından sonuna kadar. Gel, yalvarırım gel, acılarımı paylaş benimle. Bela rüzgârı kimseleri ayırt etmez, Dört bir yana eserken, bir seni vurur bir beni.
"Büyüdüğünüzde dünyadan ve diğer şeylerden payınıza düşenler artmayacak, bilakis daha da azalacak," diye uyardı Valdevenen. "Ancak şu anda her şey sizin henüz ve siz de her şeye aitsiniz. Belli ki bu yüzden çirkin bulduğunuz hiçbir şey yok şimdi ve sizi hayal kırıklığına uğratmamak için her şey en güzel yüzünü gösteriyor. Sonraları bu böyle kalmayacak."
Fakat Horiki'yi asıl değerli yapan, dinleyicisinin düşüncelerine veya duygularına asla dikkat etmemiş olması gerçeğiydi. Banal gevezeliğini hiç bırakmaz, kendince duygu yüklü konuşmalar yapardı. (Belki de "tutkunun" tanımı buydu - birinin, dinleyicisinin fikirlerini görmezden gelme yeteneği.)
Has bahçenin baldıranı çöplüğün gül fidanı olur.
44 öğeden 31 ile 44 arasındakiler gösteriliyor.