Muhammed b. Rabî’ bir defasında, Sahîh-i Buhâri’de de mevcut olan şu hadisi rivâyet etmişti: “Allah Teâlâ kendi rızasını arayarak "La ilâhe illallah” diyen kimseye cehennem ateşini haram etmiştir”. Orada hazır bulunan Ebü Eyyüb el-Ensârî (ö. 51/671) bu sözü duyar duymaz “Vallâhi Hz. Peygamber’in böyle bir söz söylediğini zannetmiyorum”, demiştir. Böylece o, bu sözü bildiği âyet-i kerîmelere muhalif bulduğu ve Hz. Peygamber’den buna benzer bir söz işitmediği için kabul etmemiştir. Demek oluyor ki, Ebü Eyyüb, Muhammed b. Rabi‘in hadisi yanlış anladığını veya tam ifâde edemediğini düşünerek hadis metnini tenkit etmiştir.
Bir yalan veya iftiranın, eğlencenin, değişikliğin veya bâtıl bir şeyin ona karışıp, demediği şeyin Rasûlullah (s.a.v.)’e nispet edilmesini ve Allah (c.c.)’un dinine ondan olmayan bir şeyin katılmasını engellemek için onu koruyup muhafaza ederek, ‘Ilmu Mustalahi’l-Hadîs veya ‘İlmu’l-Hadîs veya ‘Ulûmu’l-Hadîs veya diğer adıyla ‘Usûlü’l-Hadîs, sünneti mutahhareyle beraber birinci asırdan itibaren ortaya çıkmıştır. Allah (c.c.) bu ilim ve onun ehliyle dinini. Şeriatını ve Rasûl (s.a.v.)’in hadîslerini korumuştur.
Garanik Kıssasıyla Habeşistan hicreti arasında bir bağlantı kurulması tarihi ve mantıki dayanaktan yoksundur. Buna ek olarak Garanik Kıssası birçok araştırmacı tarafından değişik açılardan tenkide tabi tutularak mevzlıluğu ispatlanmıştır. Bu tenkid nokta larının başlıcaları şunlardır:
a. Kur'an-ı Kerim açısından: Necm Suresinin bizzat ken
Olumlu bir adım olabilecek bu aşama, mevzu bahis olan bilgi dallarının yaklaşım tarz ve katkıları göz önünde bulundurulduğunda, aslında “Hadis malzemesi'nin kendi içine kapanıp, kapalı bir yapıya dönüşmeye başladığını ifade edecekti.
Artık hadisler hakkında nasıl konuşulacağı ve düşünüleceğinin, nasıl hareket edileceğinin kuralları da belirlenmişti. “Hadis disiplini'nin kapalı bir yapıya bürünmesinden sonra artık, daha önceki devrelerde mümkün olabilen rivayetleri muhtevaları açısından, sahip olunan bir fikri bütünlük içinde değerlendirebilme seçeneği, yerini -istisnaları olmakla birlikte- isnâda ağırlık veren, görünüşte şekilci olan bir yaklaşıma bırakmak zorunda kalacaktı.
Şekilci yaklaşımın zaruri addettiği, mümkün olduğunca çok isnad ve metin bilme; bunlarda geçen isimlerin hayatlarını onlara sabıkasızlık beraatı verecek kadar iyi ve yakından tanıma becerisine her kes kolayca sahip olamayacak; neticede bu şartları yerine getirebilenler sahalarında otorite ilan edilecekti.
Bu sıfatı daha baştan taşıyan veya sonradan kendilerine izafe edilenlerin eserleri de aynı mantıkla otorite eserler olarak benimsenecek, şahıs karizmasından sonra eser karizması mefhumuyla üç asırlık bir maratonun sonuna gelinecekti.
Sayfa 641 - Ali Dere - Hadis Literatürünün Kaynaklık Değeri Üzerine Bir Çözümleme Denemesi
... sünnetullah mahlukatta şöyle cereyan eder: her bâtılda onun bâtıl olduğunu gösteren bir delil mutlaka vardır. Tespit edebilen tespit eder, edemeyen edemez.