İbn-i Cevzî gibi bazı muhakkikler tenkidde ifrat edip, bazı ehadîs-i sahihaya da mevzu' demişler. Fakat her mevzu' şey'in manası yanlıştır demek değildir; belki "Bu söz hadîs değildir" demektir.
Naklolunan haberler eğer tevatür suretinde olsa, kat'îdir. Tevatür iki kısımdır.
{(Haşiye): Şu risalede "tevatür" lafzı, Türkçe "şâyia" manasındaki tevatür değil, belki yakîni ifade eden, yalan ihtimali olmayan kuvvetli ihbardır.}
Biri "sarih tevatür", biri "manevî tevatür"dür. Manevî tevatür de iki
Manaları itibariyle birer felsefi cümle sayılabilen mevzu hadisleri işitseniz siz de beğenirsiniz ve belki aleyhlerinde bu kadar söz söylediğiniz halde bu güzel cümlelerin hadis olmadığına acırsınız. İşte mesela:
"Nefsini bilen rabbini bilir." "Vatan sevgisi imandandır. " cümleleri onlardandır.
Hayri Kırbaşoğlu, zayıf hadisle amel edilmesinin doğru olmadığını bunun pek çok sakıncasının olduğunu şöyle açıklar: Zayıf hadisle amel edilebilir anlayışı, tahmin edilenden fazla zayıf hatta mevzu hadisin bünyemize girip yerleşmesi ile sonuçlanmıştır. Bu ise İslamî ilimler ve düşünce geleneğimizde ciddi yaralar açmıştır.
Subhi Salih de zayıf
Bu bidat ehli kimseler sıfatlar konusunda islamî kaynaklardaki hadislere ilavede bulununmuşlardır ki, biz yakinen ve kat'iyen bunların birer yalan ve iftira olduklarını, hatta bunların çirkin birer küfür olduğunu bilmekteyiz.
Bunlar, hakkında herhangi bir hadis rivayet edilmemiş envai çeşit küfürleri hadis diye ileri sürmüşlerdir. Tıpkı rivayet ettileri şu mevzu hadis gibi:
"Arefe gecesi Allah alaca bir deve üzerinde iner. Binekli olanlarla musafaha eder ve yürüyenlerle de kucaklaşır."
Şüphesiz ki bu söz, Allah'a ve Rasûlüne atılmış en büyük iftiralardandir. Bunu sôyleyen kiki de Allah hakkinıa haksız yere söz sarfedenlerin en büyüklerindendir.