Millî tarihimizi coşkun mısraları ile terennüm eden Şâir Yahya Kemal Beyatlı, bu durumu, aynen şöyle ifade etmektedir. "Revan Köşkü'nde gezerken kulağıma derinden bir Kur'ân sesi geldi. Birdenbire İslâm mîmarîsini tam mânâsıyla gördüm. Çünkü İslâm mimarîsinin içine bir ruh gibi muhakkak rahle başında bir Kur'ân sesi lazım. O ses olmadığı
Sayfa 223 - SEBİL YAYINEVİKitabı okudu
Osmanlı Döneminde Şair: Hayatın Bir Şâhidi, Cemiyetin Timsali
... tasavvufî dünya görüşüne göre ”ilim irtibat kurmak demektir". Aynıymış gibi duran nesneler arasındaki alâkayı bulabilmektir. Arka plânında tasavvufî dünya görüşünün yattığı Osmanlı şiirinin sosyal bünye içerisindeki tesirler ağını çok güzel keşfetmiş olan Yahya Kemal'in izahı gözümüzün önünde sanki bir tablo gibi belirir. Der ki; “Şair
Sayfa 136 - İnsan, 11. BaskıKitabı okudu
Reklam
Divân-ı Hikmet'in destân tarzı mısraları yüzyıllar boyunca Türk illerinde dilden dile dolaşarak halkın dinî ve milli bakımdan eğitilmesinde önemli başarılar sağlamıştır. Orta Asya'dan tâ Anadolu bozkırlarını etkileyen Tasavvûfi halk şiiri başta Yunus Emre, Mevlânâ, Hacı Bayrâm-ı Velî gibi bir çok Melâmetî-Horasânî şâir ve mutasavvıfı derinden etkilemiştir
Sayfa 218Kitabı okudu
Bir defa milliyet duygusunun olmadığı yerde millî edebiyat olamaz. Milliyetini istihkar eden bir cemiyetin şairi istediği kadar eserlerinde mensup olduğu cemiyeti aksettirsin. Ona millî şair denilemez. Eski edebiyatımızın Türklükle sahih bir alakası yoktur.
Sayfa 55 - TDKKitabı okudu
Öyküsü şöyleydi Çukurova’nın: Eliyeşil ve Karamehmetler, Tarsus’un büyük toprak sahipleriydiler. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesinden hemen sonra ekonomik ve stratejik önem kazanan Tarsus, 19 Aralık 1918’de Fransızlar tarafından işgal edilmişti. Yörenin direniş hareketi 19 Mart 1920’de Tarsus Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı’nın kurulmasıyla canlılık kazanacaktı. Bu arada “müfrezelerin iaeşe, malzeme ve sair ihtiyaçlarını karşılamak üzere” ikinci bir Tarsus Müdafaa-i Hukuk Heyeti oluşturulmuştu. Heyetin başkanlığını Çukurova Grubu’nun kurucularından Sadık Paşa (Eliyeşil) yapıyordu. Diğer Çukurova kurucusu Karamehmetzade Hafız Mehmet Bey de heyetin üyeleri arasındaydı. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulması ve milli müfrezelerin oluşturulmasından sonra Mersin ve Tarsus’ta çarpışmalar olacak, nihayet 1921’de Fransızlar Tarsus’u boşaltacaklardı. Eliyeşil ve Karamehmet aileleri Kuvayı Milliye’nin önderleri olarak biliniyorlardı. Bir ara Sadık Eliyeşil ve kayınpederi Suphi Paşa için Fransızlarla işbirliği yaptıkları iddiası ortaya atılmış ve söz konusu kişiler tutuklanacakken yörenin büyük toprak sahiplerinden ve sonraları Adana mebusu olan Damar Arıkoğlu’nun Atatürk’e gönderdiği mektup sayesinde serbest bırakılmışlardı. Kuvayı Milliye’de üstlenilen rol, Eliyeşillerin CHP divan üyeliği ile sürecek, bu ilişki, pamukla içli-dışlı olan “Çuku- rovalı”ların sanayiye geçişine de basamak oluşturacaktı. Eliyeşil ve Karamehmetlerin ilk ciddi girişimi, 1887’de kurulan azınlıklara ait eski Mavromati ve Şürekası İplik Fabrikası’nın 1925’te devralınmasıydı.
Nazım Hikmet gibi vatan hainleri milli şair ve kahraman gibi gösterilmekte, her tarafta yerli ve yabancı komünistler gençliğin beynine örnek insan olarak sokulmakta, bu alçaklığın adı ilericilik olmaktadır.
Reklam
625 öğeden 481 ile 490 arasındakiler gösteriliyor.