Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mine

İlla bir hedef mi olmalıydı? İlla bir sonuç mu alınmalıydı? Yolun kendisi, eski Arnavut kaldırımları, manzarası ve üzerinde taşıdığı diğer yolcularla, varılacak yahut da varılacağı ümit edilen yerlerden güzel olabilir. Yol bir uzak makinesidir.
Sayfa 70
Reklam
Devlet başkanı, kral, imparator, cumhurbaşkanı, başbakan nedir ki? Toprak Cengiz Han’ı da Büyük İskender’i de yutmuştur.
Sayfa 53
An, sonsuzdur Ebru, zaman ise sonlu. Yaşamı seveceksin, dişinle tırnağınla tutunacaksın yaşama. Bir sokak köpeği gibi dayanaklı olacaksın.
Sayfa 39

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ebru ise üniversitede anladı değerini şiirlerin. Odasının her yerine şiirler astı, lamba düğmesinin altına bile.
Sayfa 33
Sana dert olan dostuna da dert olur. Elimden bir şey gelmiyorsa da dilimden gelir belki.
Sayfa 48
Reklam
Bir hayatım daha olsa, korkmadan dokunmak için yaşardım onu. Bir keklik beslerdim ellerimle, varsın uçsun sonunda. Bir çiçek büyütürdüm, varsın solsun sonunda. Bir omuz ısıtırdım, varsın gitsin sonunda. Dokunurdum. Ben eriyene dek, o eriyene dek, biz hiçleşip karışıncaya dek bu derin boşluğa, dokunurdum. Ama yok bir hayatım daha. Bir hayat daha yok. Yok.
Sayfa 314
Hayatı boyunca tüh’lerden kaçarken keşke’lere tutulmuş biriydim.
Sayfa 69
Dünkü yürüyüşten eve mor bir devedikeni ve bir tutam karahindibayla döndüm ve ikisini de müthiş ve sevgi dolu ayrıntılarla çizdim…resim yapmak bana bir çeşit huzur duygusu veriyor; dua etmekten, yürüyüş yapmaktan, herhangi bir şeyden fazla. Resim yaparken dış dünyayla ilişiğim tamamen kesiliyor, onun içinde kayboluyorum … Ted Hughes’a yazdığı bir mektuptan, 7 Ekim 1956
Bırak bayık yazarlar gibi fırfırlı laf peşinde koşmayı Hülya. Hayat Tokat atıyor, sen kalkmış burada tirat atıyorsun.
Sayfa 31
İnsan bir yere gidecekse önce geldiği yeri unutacak…
Sayfa 16
Reklam
Evet, bir gün olur, insan gençken ruhunda parlıyan bütün yıldızların birer birer söndüğünü görür. Ruhumuzu içtiğimiz su ve yediğimiz ekmek gibi besliyen emeller ve ümitlerimiz birer birer bizi terkeder.
“Gül kokusunda, karanfil renginde, sevda tadında, rüzgar serinliğinde, su duruluğunda, aşk kutsallığında bir umuda sarıldın.”
Sayfa 136
“Özlemle yanıyorsun, için acıyor. Buraya, bu uçurumun başına gelmezsen, rüzgarı bu kadar yüksekten içmezsen, Fırat’a, ufuktaki tepelere, kanyonlara, koyaklara yukarıdan bakmazsan kesin boğulursun, ölürsün. ... Aşağılardan çok içli bir kaval sesi geliyor, kokulara karışıp ilahi bir melodiye dönüşüyor...”
Sayfa 103
“Sen babanı bekliyordun... Uzun yoldan gelecek olan kurtarıcını... Gelecekti. Seni buralarda sahipsiz bırakmayacaktı, tutup ellerinden götürecekti. Şimdi şu tepenin ardından çıkıp gelse, ah bir gelse, koşar boynuna atılırdın.”
Sayfa 84
“Ruhani bir atmosferde uçuyor gibiydin. Döndükçe döndün. Uzaklardaki çıplak tepelerin, kanyonların arasında yiten nehre, yemyeşil vadiye, daha uzaklardaki ulu dağlara baktın. Şimdi şu kırlangıç gibi kanatlansan, şöyle usulca havalansan, memleketine gitsen... Babana sarılsan, uçsan, şu küçümencik kırlangıç gibi, uzaklara, çok uzaklara...”
Sayfa 68
51 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.