Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Muammer Ünal

Arsa kazanmak ya da taşından yararlanmak için, İstanbul'da da gözümüzün önünde nice mezarlıklar yok edildi. Nice binalar yıkıldı. Bir de buna ağaçların kesilip yok edilmelerini eklerseniz facianın derecesini bir parça anlarsınız. Ağaç, orman ve tabiat tahribatı iklimin tamamen değişmesine yol açtı. Tarihi eserlerin, mezarlıkların yok edilmesi, yanlış eğitim ve hele kişiliksiz ve taklitçi televizyonun korkunç yayını, bütün boyutlarıyla bir ülke ve bir milletin gidip yerine bir başkasının gelmesine sebep oldu. Geçmişten bu kadar kopmuş, geçmişine bu kadar yabancılarmış bir başka ülke yok. Halkımız, bu aydın sapmasının yol açtığı "manevi ölüm"e direnip duruyor.Ama giderek direncini yitiriyor. Bir mucize olup da bu gidişe dur denemezse tarihe karışmamız mukadderdir.
Reklam
Bu hep böyle anlaşılan...
Bu güzel, hoşuna giden yüzü gördüğü andan itibaren yeni bir yaşam gücü onu ele geçirmiş, kendi iradesi dışında konuşmaya ve davranmaya zorluyordu.
"Mesele şu ma tante. Maman uzun süredir beni zengin biriyle evlendirmek istiyor ama para için evlenmek düşüncesi bana iğrenç geliyor."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bilgi ağacının meyvesini yemenin yasaklanması en çok tarihi olaylarda görülür.
"Savaş insan özgürlüğünün Tanrı yasalarına en zorlu boyun eğişidir," demişti, "Sadelik Tanrı'ya boyun eğmektir; ondan kaçılmaz... Ve onlar sade insanlardır. Onlar konuşmazlar, yaparlar. Söylenmiş söz gümüştür, söylenmemiş söz altın. İnsan ölümden korktukça hiçbir şey elde edemez. Ölümden korkmayan her şeye sahip olur. Acı çekmek olmasaydı insan sınırlarını, kendini bilmezdi.
Reklam
"Ah, şu korku ne müthiş bir şey, benim de ona teslim olmam utanç verici bir şey! Ama onlar ... onlar sonuna kadar metin ve sakindiler..."
Bir de bizim tarih anlayışımız var ki ...
Sadece sonsuz küçük öğeyi, tarihin diferansiyelini, yani insanların aynı türden eğilimlerini alarak ve onları bütünleştirme becerisini göstererek (bu sonsuz küçüklerin toplamını alarak) tarihin yasalarını anlamayı ümit edebiliriz.
İnsan aklı hareketin mutlak sürekliliğini kavrayamaz. İnsan herhangi bir hareketin yasalarını ancak o hareketin rastgele seçtiği öğelerini incelediği zaman anlayabilir. Bununla birlikte insanın yaptığı hataların büyük bir kısmı, sürekli hareketin sürekli olmayan öğelere rastgele bölünmesinin sonucudur.
Yağmur, "Yeter artık insanlar. Durun... Kendinize gelin. Ne yapıyorsunuz?" diyordu sanki.
1955'ler...
Ticaret ve sanayi, gayrimüslimlerin elindeydi. Hizmetleri yapanlarsa Türklerdi.
Reklam
Savaşta bir insan için en önemli olan şey kendi hayatıdır.
Akıl becerikli davranarak, zaman ile kurduğu ittifak sayesinde, yani sabırlı, sakin ama inatçı bir taktikle yavaş yavaş ve kesin bir şekilde iktidarı ele geçirecek, hatta diktatörlüğünü kuracaktır: Bu diktatörlüğü hafifletecek tek şey, hükümdarın tembelliği ve uyrukların geçici isyanlarıdır.
Duygularımıza karşı doğrudan yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur.
Bir ulusun, bir siyasal grubun iradesi duygusal hallerin (ortak çıkarlar, kaygılar, ortak sempatiler vb.) bileşkesidir ve sadece fikir halinde kalan katıksız fikirler, halkların sevk ve idaresinde çok az etkiye sahiptir.
Kendi dünyasının insanlarını görmekten genel olarak hoşlanmazdı.
861 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.