Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türkler ve Naziler: Ari ırkı
Türkiye uyruklu Yahudileri kapsamasa da Nazi rejiminin Türklere Avrupalı halk kapsamında bir hukukî statü tanımış olması Türkiye’de memnuniyetle karşılanmıştı. Burada dikkat çeken bir konu, Türkiye’nin Nazilerin Irk hiyerarşisini ciddiye aldığı kadar, Nazilerin de Türkiye’nin bu uğurda gösterdiği çabaları ciddiye almasıdır. En azından Türkiye’nin Avrupalılık ısrarıve bu uğurda üretilen çalışmalar Nazi Almanyası’nda meyvesini vermişti. Fakat Alman Dışişlerinin ısrarı ile alına bu karar, Almanya’yı Türkiye’nin Ortadoğulu komşularıyla karşı karşıya getirmişti. Bunun üzerine Almanya ile karara tepki gösteren ülkeler arasında sıkı bir diplomatik trafik yaşanmış; Alman Dışişleri yetkilileri defalarca, sınırlayıcı hükümler içeren Nürnberg yasasındaki ırk tasnifleri ile hiçbir ülkenin veya ulusun hedef alınmadığının, hedefin sadece Yahudiler olduğunun altını çizmek zorunda kalmışlardı.
Ahmet Asker
Ahmet Asker
, Nazi Irk Tasnifinde Türkler ve Ortadoğu Halkları,makale, s. 97. Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi Journal Of Modern Turkish History Studies XII/25 (2012-Güz/Autumn), ss. 79-99.
Atatürk, tarihi tecrübenin ışığında ümmetçi yaklaşımı reddetmiştir. Türk ulusunu ve devletini, onun inşasını öne çıkarmış; Arapların ve İranlıların da gerçekleştirdikleri gibi, bir milli devlet projesini benimsemiştir. Onun bu yaklaşımı- nın temelinde de gücünü tarihten alan bir ulus (Türk ulusu) ve dili (Türkçe) vardır. Atatürk için İslam, elbette bir ümmetin (Hz. Peygambere inananların) dinidir; fakat, Türkiye Devleti'ni kuran Türk milletinin dini olarak, Türk örfü ve kültürünün hayat alanı bulduğu bir mekânda (Türkiye'de) yaşanmaktadır. Prof. Kemal Aytaç'a göre; Atatürk, Türk tarihinde İslamlıkla ilgisi olmayan ve batıl itikatlardan ibaret "ikinci bir din" anlayışın teşekkül etmiş olduğunu ifade etmiştir. Aynı şekilde Atatürk, dine değil, dinin siyasete, menfaate ve istibdada vasıta edilmesine karşıdır. O, aynı şekilde hakiki din adamlarına değil, dini bu gibi işlere alet edenlere karşıdır. Bu nedenledir ki, Atatürk devrimi, bir ihtida değil; Türk ulusunun millî bir devlet ve modern bir toplum olarak bu coğrafyada varolma iradesinin milli adıdır. Halifeliğin kaldırılma nedeni de bu milli varoluş iradesidir.
Sayfa 173Kitabı okudu
Reklam
İSLAM COĞRAFYASINA DAİR OKUMA LİSTESİ
Genel: Coğrafyanın geneline dair okumalarla başlama adına, Ira Lapidus’un “İslâm Toplumları Tarihi”yle konuya giriş yapabiliriz. Prof. Dr. Âdem Apak’ın “Siyer-i Nebî”si, bilhassa İslâm’ın doğuş yıllarına dair çok sağlam bir kaynaktır. Prof. Dr. Namık Sinan Turan imzalı “Hilafet - Erken Dönemden Osmanlı’nın Son Yüzyılına”, panoramik bir bakış
Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar: Kitabın tam adı Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar-Birinci Bölüm: En Eski Zamanlardan Başlayarak Apar Sülâlesinin Düşmesi Tarihi Olan Milâdî 552'ye Kadar şeklindedir. Kitabın hazırlanma ve yayımlanma macerasını önsözün sonunda Atsız şöyle anlatır: "Bu kitabı 1933'te yazmağa başlamıştım. Malatya Orta
Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar: Kitabın tam adı Türk Tarihi Üzerinde Toplamalar-Birinci Bölüm: En Eski Zamanlardan Başlayarak Apar Sülâlesinin Düşmesi Tarihi Olan Milâdî 552'ye Kadar şeklindedir. Kitabın hazırlanma ve yayımlanma macerasını önsözün sonunda Atsız şöyle anlatır: "Bu kitabı 1933'te yazmağa başlamıştım. Malatya Orta
318 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Niçin bilmiyorum, belki de bizim toprakların hikâyesini anlattığı için çok etkiledi kitap beni. Belki Rus bozkırında geçen benzer bir hikaye beni bu yüzden bu kadar etkilemeyecek. Ömer Hayyam'ın, Tuğrul-Selçuk Beylerin, Alparslan'ın, Melikşah'ın, Nizamülmülk'ün hikayesi.. 20. yüzyılın başlarında Anadolu'da verdiğimiz Kurtuluş Savaşı'nın bir benzerini veren, burnumuzun dibindeki İrannın hikayesi. Modern bir devlet kurmaya çalışan İranlıların komşusu Türkiye gibi başarılı olamayışlarının hikayesi.. Okudukça beni en çok etkileyen kısım, maalesef bu topraklarda aynı tarihî döngünün yüzyıllardır devam ettiği gerçeğini suratıma tokat gibi çarpması oldu. Romanda geçen karakterlerin birçoğu ve hayat hikayesi gerçekten de yaşanmış olması da tarihi bir yolculuk yapmanıza yardımcı olacak. Bu zamana kadar okumadığıma, okumaya başladıktan sonra iki gün içinde bitirdiğime pişmanım..
Semerkant
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 200161,7bin okunma
Reklam
Osmanlı'da ile yeni Modern Türk devleti arasında demokrsi ve halkçılık
Meşruti saltanat bazı kayıtlar ve sınırlamalarla güya bir nevi halkçılık, bir nevi demokrasiydi; halk, bilerek, görerek, anlayarak, -çağdaş tabiri kullanırsak- şuurlu bir şekilde fikirlerini, maksatlarını, emellerini, gayelerini temsil eden yol göstericiler seçmiş varsayılıyordu! Varsayımlar böyleydi; gerçekliğe gelince, bazı mebusların kendileri bile gayelerinden habersiz, haberli olanların da bir haylisi kararsız ve değişkendi. Az çok şuurlu seçmenlerin belli programlarla kanaatli adaylar seçememesi İstanbul Mebusan'ının devamlı dalgalanmasına yol açıyordu. İki temel fikir vardır ki onların doğruluğuna ta gençliğimden beri inanıyor ve güveniyordum; ve elimden geldiği kadar da o iki fikrin hizmetçisi olmaya çalıştım. Bu iki fikirden birisi milliyetçilik (nationalisme), diğeri halkçılıktır (démocratisme). Şimdiye kadar Türkiye'de kurulup teşkilatlanan siyasi toplanışların hiçbirisinde bu iki temel fikri açıklık ve netlikle, saflık ve kesinlikle bulamadım. Nihayet yeni Türkiye Devleti'nin kuruluşu esaslarında, yeni Türkiye Devleti doğarken milleti kendinde cisimlendiren kahramanın ulvi ve kati sözlerinde, diğer bir tabirle Türk milletinin hür ve bağımsız varlığını ilan eden gür ve yüksek sesinde aradığımı buldum. Büyük Millet Meclisi Reisi'nin tarihi nutuklarını hatırlayınız. Gazi Başkumandan'ın Akdeniz'e doğru bir kasırga şiddetiyle ilerleyen muzaffer ordusu içinde, Türk bayrağını semalara kadar yükselterek yürürken yazdığı beyannameleri hatırlayınız… Bunlarda en derin, en esaslı, en açık ve en kesin bir şekilde milliyetçilik ve halkçılığı bulursunuz.
Anadolu ve Rumeli'de bulunan Osmanlı toplumunun modern anlamda bir Türk toplumu şeklini alması 18. yüzyılda başlamıştır. Milyonlarca Müslüman'ın Rumeli'den, Kafkasya'dan, Akdeniz adalarından Osmanlı topraklarına göç etmeleri ile ülkede yeni topluluklar oluşmuştur. Bu ise toplum hayatında köklü bir yapı değişikliğine sebebiyet vermiştir.
Osmanlı devrinde idarenin, ilim ve irfan sahiplerinin, basının ve modern edebiyatın (yabancılaşma konusunda bazı olumsuz etkilerine rağmen) Türkçeyi kullanmaları, Osmanlı cemiyetinin Türk karakterli milli bir toplum hâlini almasında birinci derecede etkili olmuştur.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.