Tam olarak delilik sayılmaz bu halim,ama delirenler herhalde kendilerine acı veren şeye teslim oluyordur, ruhundaki sarsıntılardan yavaş yavaş zevk almayı öğreniyordur -hissettiklerim de buna pek uzak sayılmaz doğrusu.
Hissetmek- ne renktir acaba?
Her şey önünde sonunda soluklaşır, kimi zaman yavaş yavaş ve bizim irademizle kimi zamansa beklenmedik bir biçimde ve bizim irademize karşı gelerek, bir yandan biz onların soluklaşmamasını, çehrelerin silinip yok olmamasını dilerken, olayların ve sarf edilen sözlerin belirsiz hale gelmemesini ve tıpkı bir romanda okuduğumuz ya da filmde seyrettiğimiz şeyler gibi şuncacık bir değere sahip olmadan belleğimizde yüzer gezer hale gelmemesini istediğimiz halde gerçekleşir bu.
Omuzlarımızda bir hayli değişim ve bir hayli yön değişikliği taşırız, sadece yazgının eseri olanları değil, kaynağını kendi ruh halimizden alanları da.
Uzun süre devam eden her şey hasar görür ve sonunda da çürür, bizi sıkar, aleyhimize bir şey haline dönüşür, canımıza tak ettirir, yorar, bezdirir bizi. Bizim için yaşamsal önemde ne çok insan bizi yarı yolda bırakmıştır, kaçı bizi tüketmiş ve kaçıyla ilişkimiz hatrı sayılır, gözle görünür bir sebep olmaksızın seyrekleşmiştir. Bizi hiç aldatmayan ya da bize yanlış yapmayanlar bizim bıraktıklarımız değil, elimizden zorla çekip alınanlardır, irademizin dışında, apansızın ortadan yok olan ve dolayısıyla bize hoşnutsuzluk ya da hayal kırıklığı yaşatacak kadar zamanı olmayanlardır.