Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bravo,tebrik ediyorum seni aynadaki sima'm. Hatta acı acı alkışlıyorum seni. Sana bahşedilmiş biricik ve tek hayatını "beni" yaşamayarak daha doğrusu benim dışımda herşeyi yaşayarak geldiğin nokta için. Sahi,gelebildiğin bir nokta,varış yeri var mı? Orası bile muamma! Hatta hiçbiryere gelemedin, sadece kendinden gittin. O gidilen yerin neresi olduğu mühim değil benimle göz göze gelmekten hep korktun...
Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arap dinini kabul ettikten sonra bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların ve sâirenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis, Türk milletinin millî rabıtalarını gevşetti; millî hislerini, millî heyecanlarını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü, Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu Arap fikri, Ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed’in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasretmeğe mecburdular. Bununla beraber, Allah’a kendi millî lisanında değil, Allah’ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah’a ne dediğini bilmeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kur'ân'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler. Başlarına geçebilmiş olan haris serdarlar, Türk milletince karışık, cahil hocalar ağzıyla ateş ve azap ile müthiş bir muamma halinde kalan dini hırs ve siyasetlerine âlet ittihaz ettiler. -MedeniBilgiler M.Kemâl.Atatürk
Reklam
Her insanın bir başkası için sonsuz bir muamma oluşu, üzerinde düşünülmesi gereken muazzam bir hakikattir. Gecenin bir yarısı büyük bir şehre girdiğimden, karanlıkta kümelenmiş evlerin her birinin kendine ait sırlar barındırdığını, bu evlerin her bir odasının bir sırrı olduğunu düşünürüm; orada çarpan yüzlerce, binlerce yüreğin her biri, en yakınındaki için bile bir muammadır! Ölümün korkunçluğunun bir kısmı da bundandır. Öldüğümde çok sevdiğim şu kitabın sayfalarını artık çeviremez olacağım, bu yüzden de ölmeden önce hepsini okumuş olmaya dair nafile bir umut besliyorum. Bir an ışık vurduğunda yüzeyin altındaki hazinelerin ve batıkların hayal m.eyal göründüğü şu dipsiz suyun derinliklerine bakamayacağım. Zira ben henüz tek sayfasını okumuşken kitabın aniden kapanacağı çoktan yazılmıştır. Yüzeyinde ışıklar oynaşırken, suyun sonsuza dek donmasına hükmedilmiştir; bense kıyıda öylece kalakalmaya mahkumum.
Bir bir çözülür lügaz, muammâ; Lâkin bu ne ukdedir, bilinmez: Her şey silinir de toprağımda, Leylâ'm, ayak izlerin silinmez!
Sayfa 216
Türklerin tarihi ne zaman başlıyor? Bana göre m.ö 200'lerde başlar. Ki Hunlar 'ın Türk olmaları da muamma. Bazıları Türk tarihini mö 2000'lere hatta 3000'lere götürüyor. Neymiş efendim Hunların atası o zaman yaşıyormuş vay efendim anav kültürü varmış falan. Kardeşim Türk ismi ilk olarak mö 300'lerde geçer. Devlet olarak ise ilk kez Göktürk zamanında adı anılmaya başlandı. Gerçi Türk tarihini Göktürk zamanında başlatmak da mantıksız gibi.
211 syf.
8/10 puan verdi
Yetişen herşey hepimizindir, hepimiz toprağın çocuklarıyız...
~~~1983BookerRomanÖdülü~~~ Michael K'nin hikayesi, aklının ötesinde bir savaşın ortasında kalan, ancak asgari düzeyde de olsa hayatını kendi şartlarıyla yaşamaya kararlı bir adamın hikayesidir. İç savaşın parçaladığı, Apartheid dönemi Güney Afrika'sında yaşayan, yarık dudaklı bir siyah olan Michael K, annesinin ev işlerinde çalıştığı
Michael K. Yaşamı ve Yaşadığı Dönem
Michael K. Yaşamı ve Yaşadığı DönemJ. M. Coetzee · Can Yayınları · 2018245 okunma
Reklam
72 syf.
9/10 puan verdi
·
24 saatte okudu
Timsah Sokak Şiirleri - M. MUNGAN /İyi ol, sağ ol, uzak ol!
Geçer gider, geçmez sandıkların bile." (s. 19) Mevsim normallerinin üzerinde giden ama gönlümüzün olanca üşüdüğü, artık şiirlerin dahi iyi gelmeyeceğini düşündüğüm bir dönemde tanıştım eserle. Bir kitap bir insanı iyi etmeye yeter miydi zaten? "Bir kitabı okuyunca her şeyin düzelmeyeceğini anlayacak kadar çok kitap okudum," diyordu
Timsah Sokak Şiirleri
Timsah Sokak ŞiirleriMurathan Mungan · Metis Yayıncılık · 2003905 okunma
Leyla ile Mecnun
Doktor: Valla Mecnun, sen delirmişsin. Mecnun: Yuh! O nasıl laf ya durduk yere? Pat diye söylenir mi, ne biçim doktorsun ki sen? Bunun tıp dilinde falan bir karşılığı yok mu ki acaba? Doktor: Valla biz tıp dilinde de aynısını söylüyoruz. Sen delirmişsin, kafayı yemişsin, çıldırmışsın, gayrı iflah olmazsın sen. Mecnun: Deliryum. Öyle bi' şey mi acaba?.. Sen acaba ne okudun ki, hangi okuldan mezunsun acaba? Biz onu sormadık da etmedik. Bilmiyoruz senin ne iş yaptığını da. Nereden geldiğini de bilmiyoruz. Senin için acaba özel tıp fakültesi mi yaptılar? Doktor: Tıp fakültesi derken? Mecnun: Tıp fakül... ooo, taam taam hiç girmeyelim. Kim bilir ne okudun da geldin doktorluk yapıyorsun. Kim bilir ne işler yaptın da geldin burada karşımda... Okul da okumadın di' mi hiç? Okuyup okumadığın da muamma senin. Muamma nedir doktor? İki m ile mi yazılıyordu o? Doktor: Alo kızım, hasta bakıcılara söyle bi' deli gömleği kapıp gelsinler hemen... Mecnun, senin bedenin neydi ya? Mecnun: Large abim. Doktor: Ama onlar böyle önden kollarını sokuyorsun ya, biraz dar gelebilir ha. Mecnun: He o zaman XLarge alalım, seneye de şey yaparız.
Nereden Bileceksin/Nurullah Genç
m.youtube.com/watch?v=LpszQGY... O eski hülyaların sahile vurduğunu Yakama bir muamma taktığım gün hatırla Gurbetin mahşerimde bir sıla bulduğunu Dağlar gibi eriyip aktığım gün hatırla Nereden bileceksin, şehrin sokaklarında Kaybolan ışıkların gözlerim olduğunu Her seher
“Bu ismi daha evvel hiç duymamıştım. Meşhur bir zat olabilirdi ama külliyen sırdı benim için. İsmini pare pare ayırdım, harf harf yüreğime yazdım: Kudretli, vefalı, dimdik kendinden emin R harfi; kadife gibi yumuşak, uysal ve merhametli U; yaratıcı, girişken ve gözü pek M ve henüz bir muamma olan, çözülmeyi bekleyen bir sual gibi esrarengiz İ harfi. Tekrar ve tekrar söyledim bu ismi. Ta ki "su" gibi, "ekmek" gibi, "süt" yahut "bal" gibi, "Hak" yahut "Hu" gibi, dilime dost olana değin...”
Reklam
"Döne duruyorsun zihnimin kıvrımlarında. Bu sabah ölümün kıyısından geri çevrildim. Haberin olmadı tabii. Nasıl olsun ki... Sen bendesin, ben sende yokum ki. Gerçi oldum mu ki tek anında? Anılara sığdıracak kadar mıydım, orası da muamma ya. Gözlerini kaçırırdın benden. En çok onları merak ederdim Gece'm. Bakmaya kıyamadığım gözlerin göremedi mi gözlerimdeki buğulu aşkını?..." Kalem miydi yazan, gözlerinden akanlar mıydı ıslatan? Umrunda bile değildi ama, gözleri kararınca dizlerinin bağı çözüldü Suskun'un. "Suat doktor, biz de bilemedik. Sessizliğin odası ya orası, gelen ses Mavi'den mi onu bile kestiremedik ilkin. Narin kapıyı açtığında çizim yaptığı duvardakileri boya sanmış. Dilhun hanımın parmaklarını gördüğünde anlamış işin aslını." Aklını kaybedecek gibiydi Suat. Zaten kansızlıktan zorla tedaviye ikna etmişti Dilhun'u, daha bu sabah seruma bağlatmıştı. Ya yetişemezlerdiyse... Sağ elini kullanamayacak hale getirmişti Suskun. Ama acısı parmaklarında değildi ki... Kalbi kanayanların yaraları ruhundan damlar.
Kitabsever
Kitabsever
328 syf.
9/10 puan verdi
erkese selam dostlarım bugün sizlere mükemmel bir eserin yorumu ile geldim. ANDROMEDALİ M:Ö 1156 Amunet 1947 Süreyya 2012 Duru ve onları birleştiren rüya… Duru tekrarlayan rüyalarında hep aynı kadını görür. Bu Mısırlı kadın onun için bir işareti yoksa bir tehlike mi? Bilinmez… Duru onun ile aynı mesleğe sahip olan psikiyatrist arkadaşına
Andromedalı
AndromedalıNora Gülüm Erdinç · Aya Yayınevi · 202319 okunma
108 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.