Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nazım, Temmuz 1930'da Resimli Ay dergisinde "Süley­man" müstear ismiyle çıkan "Muazzam Şair Mayakovski Neden İntihar Etti?" baş­lıklı yazısında, Mayakovski'nın öncülük ettiği solcu fütürizm anlayışının bazı özel­liklerine dikkat çeker (YI :39). Bu sanat anlayışı öncelikle, "içtimai bir gayenin ta­hakkuku için şuurla çalışmayı" ön görür. Yenilikçidir, biçim ve İçerik açısından ye­nilikler getirir. Gerçekçidir, toplumsal gerçekliği hareket ve varış noktası olarak görür. İdeolojik bilincin oluşmasına hizmet eder, halkın aydınlanmasına yönelik mesaj­lar taşır ve propagandayı önemser. Ruhiyatçılığa ve mİstisizme karşı çıkar. İyimser­dir, gelecekteki güzel günlere inanır. Sayılan bütün bu özellikler Nazım' ın şiir ve sa­nat anlayışının da özünü oluşturur. O, öncelikle şiirleriyle halka ulaşmak İster. Buna göre, şiir bir işe yarama, bir fayda sağlamalıdır. Bu faydanın ortaya çıkabileceği alan, toplumsal alandır. Bu fayda en çok halkın bilinçlenmesinde ve bu bilinçlenme eylemindeki kılavuzlayıcı rol de ortaya çıkar. Şiir, halk denilen o büyük kitleyi hare­ kete geçirebilmeli ve ona öncülük edebilmelidir.
Modern hayatın hammaddesi ne demir, ne petrol, ne kömür, ne de kauçuktur; kağıttır. Her gün, koskoca ormanlar, ne ağaç kadar sağlam ne de onun kadar dayanıklı bir maddenin büyük miktarda üretimi için balta altında yok edilmektedir. Eğer kağıtçılar kapansa, uygarlık felce uğrar. Eski zamanlarda paralar madendi, belgeler tirşeye yazılır, yahut doğrudan doğruya mermer ve tunç üzerine kazınırdı. Aşurlularla Babilliler kitaplarını tuğlaya yazarlardı. Bugün dayanıklı, devamlı hiçbir şey yok. İnsanların hakları ve malları, bilim ve sanat hazineleri, çürüyen ve yanan maddelerden ibaret. Bir parça odun hamuru ile bir parça zamka emanet ediliyor. Nem, ateş, böcekler, güveler, fareler, dünyada bizim için en kıymetli ne varsa, hepsinin içinde yazılı bulunduğu bu muazzam kağıt yığınını mahvedip ortadan kaldırabilirler. Acaba bu, geçici olduğunu bilen bir uygarlığın sembolü müdür, yoksa kayıtsız bir aptallık mı?
Sayfa 198Kitabı okudu
Reklam
Bir insana tavsiyeler
1. Utanç bir prangadır. Kendini azat et. 2. Yeteneklerin hakkında endişelenme. Sevme yeteneğin var. Bu yeter. 3. Diğer insanlara karşı nazik ol. Evrensel boyutta onlar sensin. 4. İnsanlığı teknoloji kurtarmayacak. İnsanlar kurtaracak. 5. Gül. Sana yakışıyor. 6. Meraklı ol. Her şeyi sorgula. Şimdinin gerçeği gelecekte bir hikaye olacak sadece. 7.
Sayfa 261Kitabı okudu
Keder
Oyuncunun sanatı kaybedenin sanatıdır.Bebek ana rahminden çıkar çıkmaz ağlamaya başlar çünkü göbek bağı kesilmiştir.Anne sıcaklığından koparılıp buzun üzerine bırakılmıştır.Bebğin ağlaması .. işte bu ilk yenilgi ilk deneyime dair muazzam bir şoktur.Acı ilk anda kazanır ,ve acıdan kaybın verdiği keder doğar bebeğin ilk gülüşü bile kederden doğar..Varlık'ın niahi kaybının sonucu olan bir hüzündür bu.
Keder
KEDER Oyuncunun sanatı kaybedenin sanatıdır.Bebek ana rahminden çıkar çıkmaz ağlamaya başlar çünkü göbek bağı kesilmiştir.Anne sıcaklığından koparılıp buzun üzerine bırakılmıştır.Bebğin ağlaması .. işte bu ilk yenilgi ilk deneyime dair muazzam bir şoktur.Acı ilk anda kazanır ,ve acıdan kaybın verdiği keder doğar dünyasını kaybetmiş ,bununn kederini çekiyordur..Bir ütopyadan elem içinde ayrılmıştır.bebeğin ilk gülüşü bile kederden doğar.Bu toplumsal nedenleren kaynaklanan hüzün değil.Varlık'ın niahi kaybının sonucu olan bir hüzündür bu.
16. yüzyıl başlarında İspanya çok önemli bir dönüşüm sürecinden geçiyordu. Muazzam bir sömürgeci yayılmacılık sayesinde dünya sahnesindeki en önemli güç ve Avrupa'nın en güçlü sarayı haline geliyordu. Edebiyat, bilim ve felsefe canlanıyor; saray ressamlarını tuvallerinde keşifler yapmaya ve geç ortaçağ sanatçılarının birbirini tekrar eden yaklaşımlarının ötesine geçip kendilerini bireysel olarak geliştirmeye teşvik eden kraliyet himayesi sayesinde sanat dalları serpiliyordu. Yüzyılın sonlarına doğru, alışılmadık bir hareket, drama ve duygulanım mefhumunun damga vurduğu barok üslup gelişmeye başladı. İşte, Diego Velàzquez böyle bir dünyanın içine doğdu.
Sayfa 11
Reklam
Oscar Wilde, parlak zekâsı, nüktedanlığı ve yaratıcılığıyla kuşaklar boyunca okurlarını büyülemiştir. Bugün yalnızca doğduğu ülke İrlanda'da değil, İngiltere'de de ulusal bir hazine olarak görülmesini, İngiliz dili ve edebiyatına muazzam katkılarda bulunmasına borçludur. Söz ustalığı, aykırı ifadeler, esprili diyaloglar, zekâ barındıran nükteli şiirler, İngilizceyi bizzat bu dilin güzelliklerini sergilemek için bir araç olarak kullanan Wilde'ın üslubunda önemli yer tutar. Sanat, estetik ve kişisel özgürlük üzerine düşünceleriyle Victoria döneminin tutucu ahlak anlayışına meydan okuyan Wilde, edebi mirasıyla olduğu kadar özlü sözleriyle de okurlarının kalbini fethetmiştir. Düşüncelerini ince mizahının süzgecinden geçirerek son derece çarpıcı ve benzersiz bir üslupla ifade edebilme becerisi onu yapıtlarından en çok alıntı yapılan yazarlardan biri haline getirmiştir. Bu derlemede, hayatın her alanından damıttığı bilgelikle dolu özlü sözlerini bulacaksanız.
Bir sanat eserinin makro düzeydeki büyüklüğü, mikro alandaki ahenkten kaynaklanır. Mimar Sinan'ın bir eserine bakıp onu hayranlıkla izlediğinizde oradaki bütünlüğü görürsünüz. Muazzam bir eserdir ama o ihtişamı ortaya çıkaran parçalardaki incelik, oradaki bütünlüktür.
"İnsanoğlunun bedeni muazzam bir şehre benzer. Onun azaları, parmakları. O şehrin sanat erbabıdır. Şehvet, maliye müdürü, gazap, subaşısı (emniyet müdürü)'dır. Şehrin padişahı kalb, veziri akıldır."
Doğu’da erkekler ve kadınlar çok çalışır, iyi kötü birer yaşam sürdürür, onurlu ya da onursuz ölümleri tadar, muhteşem sanat eserleri yaratılmasına, muazzam şiirler yazılmasına, muhteşem müzikler bestelenmesine vesile olan, bir miktar teselli ederken bolca kafa karışıklığı yaratan dinlere inanırlardı. Oysa bu masalsı Batı diyarlarında yaşayan insanlar, salgın hastalıklar gibi memleketlerini kavurup geçen, birdenbire her şeyi değiştiren kitlesel histeri nöbetleri geçirmeye meyilliydiler.
Sayfa 404Kitabı okudu
473 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.