Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
TARİHTE İLK KADIN ŞAİR
Tarihteki her konu gibi kadın şairi de ilk olarak Sümer topraklarında buluyoruz. Bu şair bayan hem bir prenses, hem de önemli bir mabedin başrahibesi. O ilk Akad Kralı I. Sargon'un kızı (MÖ 2400). Sargon, kendinden hemen hemen 1000 yıl sonra onun ağzından yazılmış bir şiire göre, bir rahibenin çocuğuymuş. Bu şiir şöyle: Ben Agade'nin kralı büyük kral Sargon! Annem yüksek bir rahibe idi, babamı bilmiyorum. Yüksek rahibe annem beni gizlice doğurdu. Beni bir kamış sepete koydu, onu ziftle kapladı. Beni nehre bıraktı, dışarı çıkamayacaktım. Nehir beni sürükleyerek su çekici Akki'ye götürdü. Akki sudan çıkardı, kendi oğlu gibi büyüttü beni. Görüldüğü gibi, Sargon'un annesi rahibe olduğundan onu gizlice doğurup, Musa gibi sepet içinde suya bırakmış. Çünkü Sümerlilerde rahibeler tanrının karısı olarak kabul edildiğinden, onlardan doğanlar tanrının çocuğu sayılıyor ve onun yaşamasına izin verilmiyor. Bunun için annesi onu gizlice doğuruyor ve birisi alır düşüncesiyle suya bırakıyor. Sepeti bulan Akki adındaki sucu onu büyütmüş ve Kiş sarayına içkici başı olarak vermiş.
Sayfa 262 - Meryem gibi. Kur'an da Ali Imrân Suresi, ayet 35-37'de yazıldığına göre, Meryem'i annesi daha doğurmadan önce mabede adamış ve orada büyümüş. Orada gebe kalınca Tanrı'nın çocuğu olarak öldürülmesin diye gizlice doğurmuş İsa'yı. O da bu yüzden kendini Tanrı'nın oğlu olarak kabul etmiş.Kitabı okudu
Kazma Vs Saban
... ikisi birden yüce tanrı Enlil'e giderek "insanlık için hangimiz daha yararlıyız?" diye soruyorlar. Tanrı kazmayı daha yararlı bulmuş. Saban buna çok üzülmüş ama ne yapsın, tanrı kararı, karşı gelinemez ki. "Tanrı kazmayı neden yararlı bulmuş, saban da insanları besliyor, aç yaşanmaz ya!" diye düşünülebilir. "Saban yalnız karın doyurmayı, buna karşın kazma evleriyle, görkemli tapınaklarıyla, düzgün yollarıyla, evsiz barksız, yiyeceksiz bırakılmayan işçileriyle koskoca bir uygarlığı simgeliyor. Şu halde Sumerliler karın doyurmaktan çok uygarlığı, insanların uygar olmalarını ön görüyor." Tahıl yerine doğada birçok yiyecekler bulunur, fakat uygar olmak kolay değil. İnsanların akıl ve yeteneklerini birleştirip onlara yön vermek gerek. Bu da kuşkusuz kısa zamanda olamaz. Bu tartışmada, uygarlık tarihi bakımından sosyologlara ve antropologlara bir hayli bilgi var.
Sayfa 260 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sözlerimi, ölümsüz Atatürk'ü kanımca tam olarak niteleyen çok anlamlı bir Sümer atasözü ile bitiriyorum: 129- Bilge kişi karanlıkta ışık, çıkmaz sokakta yol bulandır.
Sayfa 254 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Akadların Zulmü ile Yok Olan Sümer Uygarlığı
📜Yapabilme becerisi hiç olmadığı halde yalnızca çenesi çalışan; kaypak, karaktersiz, sığ ve basit insanların haksız koltuklarda oturduğu bir düzen ihya oldu. Dahası düzeni düzenlere alkış tutan bir toplum ve bu çelişkiye macun olacak türlü tefrika, ballı nifaklar ve yağlı çıkarlar vücut buldu. Üstün olanı toplum yararına görmek yerine topluluk adına bir ayrıcalık sayan çirkinlik ve günahı akladılar. Bu şartlar altında doğruları yanlışa armağan eden elim bir güruhun mevsimine girdik. Bereket yerini belâya, adalet yerini dalâlete, huzur yerini kaosa bıraktı. Dahası bundan müşerref olan bir kesim; doğruluğun, iyiliğin, hakkaniyet ve adaletin kıyımına girişti. Sümer tabletinden çeviren: Muazzez ilmiye Çığ kaleminden...✍️ M. S. 2024 'te biz bunları yaşıyoruz. Tıpkı M. Ö. 4000'de Sümerde olduğu gibi.
Sümer tabletlerinde "Bu gençlik nereye gidiyor?" yazısını gördüğümden beri gençleri sorgulamıyorum.
"Her şeyin başı iletişim. Düşündüğünü saklamayacaksın, konuşacaksın. Ama düşünürken de sadece kendini düşünmeyeceksin." Muazzez İlmiye Çığ
Reklam
116 syf.
·
Puan vermedi
kitap yorumu
Muazzez İlmiye Çığ, ünlü sümerolog, Sümer tablet yazılarında geçen bazı hikayeler ile Tevrat, İncil ve Kur'an'da yazılı metinlerin karşılaştırmasını yapıyor. Bu karşılaştırma ile amaçlanan din kökenli dediğimiz bazı uygulamaların bilinen dinlerin daha öncesinde de var olduğunu göstermek olmuştur. Sayın Çığ'ın kendi tecrübelerini ve düşüncelerini içeren bu kitap farklı bakış açısıyla bakmak isteyenlerin ilgisini çekebilir. Ancak, kitap, herkese hitap etmeyebilir bu yüzden kitabın içerdiği konulara ilgi duyanların okuması daha iyi olacaktır. Ve son olarak okuyucu bazı tartışmalı konularda kendi cevap vermeli veya bulmalı diye düşünüyorum. Herkese keyifli okumalar diliyorum! Daha fazla yorum okumak için aşağıda yer alan  linke tıklayarak bloguma ulaşabilirsiniz. dogavekitap.wordpress.com/2024/05/10/kura... #kuranincilvetevratınsümerdekikökeni #muazzezilmiyeçığ #kaynakyayınları #dogavekitap #dogavekitapankara #okudumbitti #kitap #kitapyorum #severekokuyorum #kitapsevgisi #kitapkurdu #kitapkolik #kitapokuyorum #kitapönerileri #kitaplarım #kitaplığım #yorum #kitapönerisi #kitaptavsiyesi #neokudum #okuyorum #kitapseverlertakipleşiyor #kitaptanıtım #din #tarih
Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni
Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni
Muazzez İlmiye Çığ
Muazzez İlmiye Çığ
Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki Kökeni
Kur'an, İncil ve Tevrat'ın Sumer'deki KökeniMuazzez İlmiye Çığ · Kaynak Yayınları · 20064,147 okunma
Sümerlilerin bilimde attıkları temeller
Onlar gökyüzünü incelemişler; Ayın hareketine göre seneyi otuzar günlük 12 aya bölmüşler, Güneş sistemine göre de her yıl artan 10 günleri toplayarak üç yılda bir seneyi 13 ay yapmışlar. Ayları haftalara bölerek, hafta içinde bir günü dinlenmeye ayırmışlardır. Araplarda aya göre yapılmış takvim devam etmekte. Bu yüzden her yıl ayların başlangıcı 10 gün önceye geldiğinden ay zamanları hep değişmektedir. Burçları Sümerliler saptamış. Onlara akrep, terazi, boğa, ikizler gibi verdikleri adlar Sümerceden çevrili olarak sürmektedir. Dünyadaki bütün olayların gökyüzünde yazılı olduğuna inanan Sümerliler, onu incelerken astronomi ve astrolojinin temelini kurmuşlardır.
Vergi dengesizliğini, kırtasiyeciliği, zorbalığı, rüşveti önlemek, kadın ve erkeğin eşit işe eşit ücret almasını sağlamak amacıyla ilk reform yapan yine Sümerliler olmuştur.
Reklam
Atatürk dahi bir kurmay ve kurucu Önder sezgileriyle, Istanbul ve Ankara Üniversitesi'ni teskilatlandirmis ve ilgili fakültelerinin adini da "Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi" koymuştur Çünkü dilsiz ve coğrafyasız tarih yapmanin imkâni olmadigini çok açik bir sekilde görmüstür. Bu tesebbüs 1930larda baslamistir. Ilk mezunlar Halil Inalcik, Muazzez Ilmiye (Cig) gibi kimselerdir.
Sayfa 306Kitabı okudu
Matematikte onlu ve altılı sistemi kullanmışlardır. Bugün onlu sistem dışında altılı sistem de saat, dakika, daire ölçümünde kullanılmaktadır. Okullarda matematik öğreniminde çarpım tabloları, çeşitli problemlerin çözümü yer almaktadır. Yunanlı Fisagor'a (Pisagor) mal edilen Fisagor teoremi de tablet üzerinde çizilmiş olarak bulunmaktadır. Cebirin kökeni de Sümerlilere dayanmaktadır.
Coğrafyayı, her şeyden evvel fizik koşullarını, yani yeryüzü şekillerini, iklim şartlarını iyi bilmek gerekir. Coğrafî bölgeler arasındaki iletişimi kavramak için iklim farklılıklarından haberdar olmak lazımdır. Bunları bir arada düşünemeyen kimselerin tarihçilik yapmaları mümkün değildir. Geçen asırların Türk okumuşları maalesef bu tip bilgi birikimine ve kullanma yöntemine sahip değildirler.Bu sebeple de Yeni Türkiye’nin tarih bilgini değilse de dâhi bir kurmay olan kurucu önderi sezgileriyle, bu memlekette İstanbul ve Ankara Üniversitesi’ni teşkilâtlandırmış ve ilgili fakültelerinin adını da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi koymuştur. Çünkü dilsiz ve coğrafyasız tarih yapmanın imkânı olmadığını çok açık bir şekilde görmektedir.Bu teşebbüs 1930’larda başlamıştı, yani kendisinin ölümünden biraz evvel talebe alınmaya başlamıştır. 1935-36 ders yılı olacaktır. İlk mezunlar; Halil İnalcık ve Muazzez İlmiye (Çığ) gibi kimselerdir.
12. yüzyılda yaşayan Yahudi otoritesi Eben Ezra ve 16. yüzyılda yaşayan Yahudi filozofu Spinoza Tevrat'ın özellikle Musa tarafından yazıldığına inanılan ilk beş kitabın Musa tarafından yazılmadığını ancak Babil tutsaklığından sonra yazılmış olduğunu söylemişlerdir.
Yahudilerin, Hıristiyan ve Müslümanların atası olarak kabul edilen İbrahim Peygamber ve ailesi, Tevrat'a göre, Mezopotamya'da Kaldealı Ur'dan Harran'a göçmüş, oradan da bir tüccar kolonisi olarak Filistin'e girmişti. Onun askerleri ve parasal gücü ile kendi şahsi Tanrısını onlara Tanrı olarak kabul ettirmiş ve bu arada Mezopotamya'dan getirdiklerini halka aşılamıştı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.