Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Müslümanların karşı karşıya kaldığı işkence ve çetin sınavın zorluğunu hafifleten şey, Resulullah'ın takip ettiği zorlu yolda yürüdüklerine dair bilinçleridir. İnsanların, onlarla alay etmeleri ve onları hafife almalarının acısı ne miktarda olursa olsun, Allah'ın sevgilisi ve yaratılanların en seçkini olduğu halde, çarşıda yürürken başına toprak saçılan, hatta evine dönmeye mecbur kalan ve kızlarından biri tarafından başı topraktan temizlenen Resulullah'a tanık olunca, bu yolda karşılaştıkları sıkıntılar onların gücünü azaltmaz. Resulullah'ın Taif'e hicreti sırasında İslâm daveti uğrunda maruz kaldığı sıkıntılar, peygamberleriyle ortak paydada buluşmak için, müslümanlar, sıkıntılara ve eziyetlere daha kolay göğüs gereceklerdir.
SAİD NURSİ CEHENNEME ATILMAYA HAZIR!
"Rabbim, beni nimet cennetinin vârislerinden kıl!" Hz. İbrahim (a.s.) (Şuara, 26/85) "...bütün kanaat ve kuvvetimle ehl-i imana bir hizmet-i imaniye yapmak için, değil yalnız dünya hayatımı ve fânî makâmatımı, belki -Lüzum olsa ahiret hayatımı ve herkesin aradığı uhrevî bâkî mertebelerini fedâ etmeği; hatta cehennemden bazı biçâre
Sayfa 530Kitabı okudu
Reklam
SAİD NURSİ'NİN MEHDİLİK İDDİASI
Nur Risaleleri'nde Hristiyan ve Müslümanların ittifakına (!) Said Nursî tarafından Mehdî (a.s.) de iştirak ettirilmiş ve bu ittifakın programı olan Risale-i Nur'u Mehdî'nin neşir ve tatbik edeceği de iddia edilmiştir: "...sonra gelecek o mübarek zat (Mehdi), Risale-i Nur'u bir programı olarak neşr ve tatbik
Sayfa 442Kitabı okudu
Harekleios, Peygamber s.a.v şöyle yazdı : Sen beni göklerin ve yerin genişliğindeki cennete davet ediyorsun. öyleyse cehennem nerede? - Resulullah şöyle buyurdu, Peki gündüz olduğunda gece nerede?
Yahudi çocukları içinde birisi...
Bir zaman, Resûl-i Ekrem (Aleyhissalâtü Vesselâm) Hazret-i Ömer Radıyallahu Anh'a yahudi çocukları içinde birisini gösterdi. "İşte sureti!" dedi. Hazret-i Ömer (Radıyallahu Anh), "Öyle ise ben bunu öldüreceğim." dedi. Ferman etti: "Eğer bu Süfyan ve İslâm Deccalı olsa, sen öldüremezsin; eğer o olmazsa, onun suretiyle
Sayfa 395 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
O (s.a.v.) kapıyı çalana "kim o?" diyen ev sahibine "Benim" diye cevap verilmesinden hoşnut olmazdı. Cabir ibn Abdullah diyor ki: Bir kere Resulullah'ın (s.a.v.) yanına girmek için izin istedim. Bana "kim o?" diye sordu. Ben de "Benim" dedim. Ben Ben ne demek diye bana çıkıştı. Hoşnut olmadığını fark ettim. Bir daha da böyle söylemedim. Bunun için sahabeler O'nun (s.a.v.) yanına girmek istedikleri zaman yüksek sesle selam verir, ben falancayım, Ya Resulullah içeriye girebilir miyim diye izin isterlerlerdi.
Sayfa 100
Reklam
Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)
Bir gün Ebu Hureyre'ye sordu: Dün neredeydin? Ebu Hureyre dedi ki: Ya Resulullah yakınlarımdan birini ziyarete gitmiştim. Dedi ki: "Seyrek ziyaret etki, muhabbetiniz artsın"
Sayfa 99
Biliyoruz ki Resulullah (s.a.v.) her eylemini sağdan başlayarak yapardı, yol hakkını sağdakine verirdi. Bu gerçeği bilen bizler bazen kapıda dakikalarca birbirimize geçiş hakkını ikram ederiz. Sen geç, yok sen geç bu tartışmaya sağdan geçmek sünnettir der sağdakini geçirerek sonlandırırız.
Sayfa 97
Gariki bahri isyanım Dahilek yâ Resulullah. ( İsyan denizinde boğuluyorum, ey Hazreti Muhammed sana sığırıyorum.)
NUR RİSALELERİNDE HZ. ALİ İLE İLGİLİ RİVAYETLER
"BEN İLMİN ŞEHRİYİM, ALİ DE ONUN KAPISIDIR."(1) Nur Risaleleri'nde "Keramet-i Aleviye" diye sunulan bu büyük iddiaların temel dayanağı, işte bu hadistir. Bu hadisin Nur Risaleleri'ninde zikredilmesinin sebebi, müellifinin gizli ilimlerin Hz. Ali'ye verildiğine inanması ve bundan kendisi ve risaleleri lehine
Sayfa 223 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
Reklam
İslam dininin en yılmaz savunucusu, en yıkılmaz kalesi Türk olmuştur
Rum Selçukîlerinin memleketleri, yani Anadolu çiğnenmiş, tahrip olunmuş, Suriye ve Filistin istila edilip Haçlılar Kudüs'e dahil olmuş olduğu bir sırada, üçüncü Haçlı Seferinde çoğunluğu Türklerden meydana gelen İslam emirleri ve sultanları toplanarak, büyük fedakârlıklar gösterip var kuvvetlerini sarf eyleyerek Haçlı istilacıları İslam
Resulullah'ın ve ashabının, müşriklerden gördüğü çeşitli eziyet ve işkence hikâyelerini okuyunca, düşünen bir kişinin aklına gelen ilk şey, kendi kendine şu soruları sorması olacaktır: Resulullah [s] ve ashabı, Hak üzerinde oldukları halde, karşılaştıkları bu işkence de ne içindi? Madem onlar Allah'ın ordusudur, Resulullah [s] onların arasındadır, Allah'ın dinine çağrıda bulunuyorlar ve O'nun yolunda savaşıyorlar, peki niçin Allah [c] onları bu işkenceden korumadı? Cevap: İnsanın dünyadaki ilk özelliği mükellef oluşudur. Yani insan, Allah [c] tarafından içinde külfet ve meşakkat bulunan şeyleri taşımakla görevlendirilmiştir. İslâm'a davet işi ve Allah'ın adını yükseltmek için yapılan cihad ise bu yükümlülüğün bir parçasıdır.
Resulullah'ın [s] yürüttüğü davetin ilk adımlarında daha önceden görmüştük ki, İslâm, aklı geleneklerin pençesinden kurtarmak için gelen dinin ta kendisidir. Gelenekler, insandaki öykünme ve benzeme güdüsüyle halkın kendiliğinden kapıldıkları psikolojik akımlardır. İlkeler ise, bunun aksine, zamana uymaz, zamanı değiştirir. Gelenekler, toplumun düşünce alanlarının ortasında kendiliğinden boy atan asalaklar topluluğudur; sökülmeleri ve sağlam düşünme yönteminden ayıklanmaları gereken zararlı otlardır.
Resulullah (sav) zamanında Rahman'm dostlarıyla, şeytanın dostları arasında, meytenin durumu ve haram kılınması hususunda ortaya çıkan münakaşa, bu anlattığımız konuya apaçık bir şekilde delalet etmektedir. Müşrikler, meytenin (şer'i yollar dışında ölen bir hayvanın) Allahu Tealâ tarafından öldürüldüğünü delil olarak getiriyorlar ve bu şekilde ortaya bir şüphe atıyorlardı. Onlar Müslümanlar tarafından kesilen bir hayvan ile herhangi bir nedenle ölen hayvan arasında fark olmadığını ileri sürerek Müslümanları kendilerine uydurmaya çalışıyorlardı. Allahu Tealâ bu olay hakkında hükmünü yedi kat semanın ötesinden indirerek şöyle buyurmaktadır: "Eğer onlara itaat ederseniz şüphesiz sizde müşriklerden olursunuz." (Enam/121) Bilinmelidir ki; tağut ismi kapsamına Allahu Tealâ ile birlikte kendisinin de hüküm koyup yasalar çıkarabileceğine yetkili zanneden herkes girmektedir. İster hükmeden olsun, isterse hükmolunan... İster yasama organında bulunan bir vekil olsun, isterse de onu seçenlerden bir seçmen olsun... Durum değişmemektedir.
Sayfa 23 - Şehadet Yayınları
İbn-i Kayyım el-Cevziyye (rahimehullah) şöyle demektedir: "Tağut, ibadet edilen, tabi olunan veyahut da itaat olunan olsun, kulun haddini aşmasına vesile olan her şeydir. Her kavmin tağutu, Allah ve Resulü dışında hükmüne başvurdukları, Allah'ı bırakıp ibadet ettikleri, basiretsizce Allah'ın dışında tabi oldukları, Allah'tan başka itaat ettikleri kimselerdir. Kim Resulullah (sav)'in getirdiği hükümler dışında başka bir şeyin hükmüne başvurur veya onunla hükmederse tağutun hükmü ile hükmetmiş ya da tağuta muhakeme olmuş demektir."(14) ***************************************************** (14) İlamu-l Muvakkuyn, 1/50
Sayfa 22 - Şehadet Yayınları
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.