❝Her peygamberin havarileri vardır. Benim de havarim Zübeyr'dir.❞
(Buhari, Fezailu'l-Ashab,13; Müslim, Fezailu's-Sahabe,6; Tirmizî, Menakıb, 82.)
Hz.Ebubekir(r.a)'in vesilesi ile "La İlahe İllallah Muhammedün Resulullah" sözünü söyleyerek iman edenlerin beşincisi.
Yiğit bir ananın, "Hz.Safiye"nin oğlu. Hz.Hamza (dayı)'nın ve Hz.Hatice (hala)'nin yeğeni.
Efendimizin hanımı Hz.Aişe validemizin kardeşi, Hz.Esma ile olan izdivacından ötürü efendimizin bacanağıdır.
Efendimizin lisanı ile cennetle müjdelenen on kişiden "Aşere-i Mübeşşere"den biridir.
"İslam uğruna çekilmiş ilk kılıç" ünvanına sahip bir yiğittir.
Zübeyr bin Avvam, Hendek Gazvesi'nde hem Efendimize ﷺ Havari olma şerefini elde etmiş, hem de Efendimiz ﷺ hayatı boyunca sadece iki kişi için kullandığı: "Anam babam sana feda olsun" iltifatının muhatabı olmuştur.
Rabbimiz bizlere ihlas ve aşktan hakkınca nasiplenenlerden eylesin. Rabbimiz bu çorak toprakları ve zamanları Zübeyrlerden, Zübeyrleşen iman insanlarından mahrum etmesin. Bizleri de Zübeyr bin Avvam gibi ihlas ve aşk insanları eylesin.Amin.
"Sağ elime güneşi, sol elime ayı verseler ben bu davamdan dönmem. Ya Allah bu dini hâkim kılar ya da ben bu uğurda canımı seve seve veririm."
- Hz. Muhammed (sav)
Fahreddin Paşa, kuşatma başlamadan evvel kaleyi tahliye etmesini teklif eden İstanbul Hükümeti'ne; "Medine Kalesi'nden Türk bayrağını ben kendi elimle indiremem, eğer mutlaka tahliye edecekseniz buraya başka bir kumandan gönderin" cevabını vermiş ve İngilizler'le Araplar'a teslim olmaktansa Hazreti Peygamber'in mezarını havaya uçurarak kendisini feda edeceğine" dair yemin etmişti.
Kuşatma sırasında Ravza-i Mutahhara'da, yani Peygamberimizin mezarında devamlı olarak dua eden Fahreddin Paşa duygularını şöyle ifade ediyordu:
"Kalk! Kalk ya Muhammed!.. Allah'ın Resulü kalk! Ve sana inanan, senin için burada çarpışanlara görün!... Allah'ın yardımını bize ulaştır!".
2 Nisan 1918 Cuma günü Harem-i Şerif'te hutbe okuyan Fahreddin Paşa, Türk Sancağını göğsüne sarmış, sağ kolunu Peygamber Efendimizin mezarına doğru uzatarak yüksek bir sesle "Ya Resulullah ben seni bırakamam'" diye haykırmıştı.
Enes radıyallahu anh şöyle demiştir: 'Resülullah salallahu aleyhi ve sellem bana:
“Yavrucuğum! Kendi ailenin yanına girdiğinde onlara selâm ver ki, sana ve ev halkına bereket olsun” buyurdu.
(Tirmizi, İsti'zân, 10)
Kıymetli Dostlar Es-Selam…
Son günlerde en çok tartışılagelen bir konu, Hadis…
Gerçekten sadece Kur’an bize yeterli midir veya Hadise ihtiyaç var mıdır sorularıyla sık sık karşılaşıyoruz.
Bu bağlamda öncelikle Hadis ilmi nedir kısaca bahsetmek istiyorum;
Müslüman olmak;
Hepimizin idrak ettiği gibi Allah'ın (c.c.) varlığına, birliğine
ve
Yıllar sonra bu sözün ne anlama geldiğini bize yine Efendimiz'den(s.a.v) öğreneceğiz. 50 küsür yaşındayken Efendimiz(s.a.v.) Medine'deki mescitte namaz kıldırıyor...Muhtemelen akşam namazı...Fatiha'yı okumaya başlıyor ama bitiremiyor...Ağlıyor, ağlıyor...Sonra bitiriyor namazı ve sahâbe soruyor: "Ya Resulullah! Bugün namazda çok duygulandınız, ne oldu?" Efendimiz (s.a.v.) söyle diyor: "Aklıma annem geldi. Dedim ki şimdi annem hayatta olsaydı, ben de eve varsaydım, başımı dizlerine koysaydım..."Ey anacağım! Oğlun geldi," deseydim, o da benim saçlarımla oynasaydı..." Bunları söylüyor Allah Resulü (s.a.v.) ve yine ağlıyor. O ağlayınca sâhabe de ağlıyor. 'Anne yüzü hiç unutulmayacak bir yüzdür' cümlesinin ne anlama geldiğini ve ana yokluğunun hüznünü Efendimiz (s.a.v.) işte böyle gösteriyor.