Murat Akıncı

Murat Akıncı
@murataknc
#OkumakİptiladırMüptelalaraSelamOlsun
Antrenör
Spor Bilimleri
Zeytinburnu, 10 Mart 1999
66 okur puanı
Mart 2019 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Parçaları birleştirince dağılan bir beyin...
Tutunamayanlar'ın 426. sayfasında "Herkes istediği kadar koşsun.Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur. Oturacağım ve bekleyeceğim." diyen Oğuz Atay'ın 3 yıl sonra ; Tehlikeli Oyunlar'ın 259. sayfasında "Ben de susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim." sözleri aklıma ; "Bazen küçücük bir ayrıntı dikkatini çeker ve alır götürür insanı." diyen William Golding'ın sözlerini aklıma kazıyor...
Tehlikeli Oyunlar
Tehlikeli Oyunlar
Tutunamayanlar
Tutunamayanlar
Sineklerin Tanrısı
Sineklerin Tanrısı
Oğuz Atay
Oğuz Atay
William Golding
William Golding
Reklam
Murat Akıncı
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Deniz Gürsoy - Tespih-Nargile-Puro
Deniz Gürsoy - Tespih-Nargile-PuroDeniz Gürsoy
7/10 · 3 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Görünüşüme bakma, içim öldü artık diye korkuturdu beni.
Negatif Kişiler Topluluğu
Negatif kişiler topluluğu: kendi sorunlarını çözememiş ve topluma kendini kabul ettirememiş aydınlar, toplumun acımasızca dışladığı lümpenler, çaresizlik içinde intihara, cinayete süreklenenler, delirmenin sınırlarında dolaşanlar. Alışılanın tersine marjinal insanlardır bunlar, olumsuz kahramanlardır.
Sayfa 7 - Oğuz Demiralp (önsöz)Kitabı okudu
Reklam
119 syf.
·
Puan vermedi
·
204 günde okudu
Vahiy ve Sanat
Vahiy ve SanatMetin Önal Mengüşoğlu
9/10 · 15 okunma
Sanat, Ulema ve Gerçek
Müslüman toplumların tarihine bakıldığında da gözlenen odur ki sanat insanlarının halk üzerindeki etkisi ulemadan her vakit daha ziyade olmuştur. Ulema genellikle saray ve çevresiyle iyi geçinmeye bakarken, şair ve edipler, halklarının arasında bulunmakta ve onları şöyle veya böyle belli bir şuur etrafında toplanmaya çağırmaktaydı. Sanatkârların öğretisi elbette ulemanınki kadar sahih olmayabiliyordu. Lakin ulema da eğer halka bilgi aktaracaksa onu eksik ve yarım bırakmayı adet edinmişti. Her ne hikmetse halktan bazı bilgileri esirgemek, halkı geri zekâlı farz ederek bilgiyi ancak tabletler haline çevirerek yutturmak, onların işine gelmekteydi. Belki daha çok, kendilerinden birer kese altın aldıkları sultanların işine gelmekteydi. Herkesin her şeyi bildiği bir toplumu var etmek yerine, eksik bilgilenmiş, hatta bilince dönüşmemiş kırıntılarla idare eden bir halkı tercih ediyorlardı. Bütünüyle böyle bir sonuç amaçlanmamış görünse de yaşanan vakıa tamı tamına budur.
Biçim ve Öz
Kendini Müslümanlığa nispet eden kalabalıkların bir alışkanlığı vardır. Yapılan, yapılacak olan her iş ve oluşun illa da Peygamber tarafından örneklendirilmiş olmasını beklerler. Oysa bu beklentide farkına kolay varılamayan ciddi bir eksiklik ve yanlışlık vardır. Zira Allah, Peygamber ile beraber, tarih boyunca, O'nun izinden gidecek olan bütün ümmete, yine Peygamberin şahsında bir ilke ve prensipler bütünü emanet etmiştir. Meselelere ilkesel bakmayı öğretmeye çalışmıştır. Bu durumda söz gelimi muharebelerden önce Hz. Peygamber'in, Müslüman şair Hasan Bin Sabit'i yüksek bir tepeye göndererek, düşman ordusuna karşı moral bozucu kasideler okumakla görevlendirmesi, ne anlama gelmektedir? Sanatın bir soğuk savaş silahı gibi kullanılması değil de nedir?
Uyanış ve Dirilişe Geçiş
Birkaç on yıllar evvelinde sıradan bir fikih meselesini, Kur'an'dan bir ayeti kerimeyi yahut Allah elçisine atfedilen bir hadisi, herhangi bir felsefi metni konuşmak, üzerinde düşünmek, yorum yapmaya kalkışmak yürek isterdi. Bırakınız onu, Kur'an-ı Kerim'i elinde bulundurmak bile sıradan insanın haddi olarak görülmezken, bugün kütüphanelerimizi dolduran telif ve tercüme meal ve tefsirleri saymakta zorlanıyoruz. Bu hadiseyi rahatlıkla bir şuur açılımı olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
736 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.