''Müteessirim. Doğup büyüdüğüm Selanik acaba Türklerin elinde kalacak mı? Ben eğer Trablusgarp'tan dönersem, yine buralara gelebilecek miyim? Korkuyorum Fuat, korkuyorum.''
Atarürk de vakti zamanında bütün genç subaylar gibi İtthatçı idi. Ama çok erkenden bu zümreden soğumuş bırakmış ve erkenden fırka yönetimine karşı tenkitçi bir bakış edinmiştir. Enver Paşa'yla yıldızları barışmamıştır. Enver, O'nu sevmiyordu, Atatürk ise Enver'i bir tehlike olarak görüyordu. Bu ikisi farklı bakıştır. Enver Paşa, Mustafa Kemal'den hazzetmiyordu. Onu konumu itibariyle muhteris, gayr-ı memnun biri olarak görüyordu. Mustafa Kemal için ise Enver, sevip sevmemenin ötesinde tehlikeli birisiydi.
Nasıl desem? Bilmek ayrı bir şey, yazmak ayrı, öğretmek ayrı. İlber Hoca'ya ve derin bilgisine saygım sonsuz, o da ayrı :)
Yazarlık ayrı bir sanat, öğretmenlik ayrı bir sanat. Kitap kötü değil tabi. Hatta yeni fotoğraflar ve bilgiler vardı benim için. Ama bazı ısrarlı yazım yanlışları ve televizyonda konuşuyormuş hissiyatı...
Mustafa Kemal kurtardığı vatanına yeni topraklar katarak ölmüştür. Hitler ise maceralarından cüret alarak kumar oynamaya devam etmiş ve kül yığınları hâline gelen vatanının bir harâbesinde düşmana esir düşmemek için kendini öldürmek zorunda kalmıştır.
Kurduğu genç Türkiye Cumhuriyeti’ne akla gelebilecek her konuda olağanüstü katkıları olan ve ülkemizi ortaçağ karanlığından aydınlığa çıkaran eşsiz deha Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Sümer medeniyeti konusunda çalışılması gereğini işaret ve teşviki olmasa bugün Sümerler konusunda elimizde olan Türkçe eserler elbette ki olmayacaktı. En büyük minnet ve şükranlarımız onadır. Gılgamış’ı uğurladığımız gibi uğurluyoruz:
Ebediyet, Mustafa Kemal Atatürk adını lacivert taşından levhalara kazısın, hiç silinmesin!
Harekete Geçmeyene Yaşam Yardım Etmez.
Küçük bir çocukken bir askeri darbe görerek büyüdüm.
O gün içimde harekete geçtim.
O silahın arkasında kim var? Bizim askerimiz bize neden silah doğrultuyor?
Okudum, araştırdım, içlerine girdim, karanlık sicillerini tuttum.
Ekonomik kriz üretenleri nasıl vurgun vurarak bundan dolayı büyüklenenleri
Efendiler! Çağdaşlaşma yolunda başarı yenilenmeye bağlıdır. Sosyal hayatta, ekonomik hayatta, bilim ve teknoloji alanında başarılı olmak için tek gelişme ve yükselme yolu budur. Hayata ve düzene yön veren kuralların, zamanla değişmesi, gelişmesi ve yenilenmesi zorunludur. Uygarlığın buluşlarının, teknolojinin harikalarının, dünyayı alt-üst ettiği bir dönemde, yüz yıllık eskimiş düşüncelerle, geçmişe tapınmakla varlığını korumak mümkün değildir. Uygarlıktan söz ederken şunu da kesinlikle söylemeliyim ki, uygarlığın temeli, yükselmenin ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Aile hayatının kötülüğü, mutlaka sosyal, ekonomik ve siyasal güçsüzlüğü getirir. Aileyi oluşturan kadın ve erkek unsurların doğal haklarına sahip olmaları, aile görevlerini yerine getirmeleri için şarttır.
Milli Mücadele’nin önemli başarılarından biri olan Antep Savunması, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında da büyük bir yeri vardır. Nitekim Gazi Mustafa Kemal Atatürk; "Ben Anteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki, onlar yalnız Antep'i değil tüm Türkiye'yi kurtardılar." sözüyle bunu dile getirmiştir.
Antep Harbi’ne Yeniden Bakmak
kadının siyasi yetersizliğine mantıklı hiçbir sebep yoktur. bu konudaki kararsızlık ve olumsuz düşünce geçmişin sosyal durumunun can çekişen bir hatasıdır. hatasından bahsettiğim düşünce, papaz düşüncesidir. san pol diyor ki; "erkeğe emretmeyi ve ona karşı güç kazanmak konusunda kadına izin vermem. kadın, sessiz kalmalıdır. çünkü adem başlangıç ve havva sonradan var olmuştur". insanların köklerinin cahili olan bu havari unutuyor ki erkeklere ilk öğüdü, ilk eğitimi veren ve onun üzerinde ilk analık güç ve etkisini kuran kadındır.