Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Güzel alıntıların olduğu, ders çıkarılabilecek bir kitap Böyle Buyurdu Zerdüşt. İyiliğin ve erdemin bambaşka bir şey olduğunu anlatıyor bize. Farklı bir bakış açısıyla sunuyor.
Bir roman gibi okumaktan ziyade zaman zaman açıp okumak kitaba haksızlık etmemek adına daha iyi olabilir. Naçizane tavsiyemdir.
Öncelikle burada yer alacak ilk incelemem olduğu için oldukça heyecanlıyım.
Naçizane kitap hakkında görüşlerimi sizlere sunmak isterim..
Yaban kitabı Yakup Kadri Karaosmanoglunun milli mücadele döneminde bir Anadolu köyünde geçen olayları ele aldığı tam anlamıyla gerçekçi bakış açısıyla sundugu bir eser.
Kitapta olaylar şöyle gelişiyor
Kendisi
Şehir Notları, Sosyoloji Bakış Açısı.
Can Kozan'ın Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden mezun olması, bölüme dair bilgi/birikim ve sorunların çözüm odaklı yaklaşım ve önerilerini kitaba yansıttığı, günümüz toplumunun bakış açısını değiştirecek bir kitaptır kendisi. Naçizane, kitap sonuna kadar alınması gereken ana konu ve çözüm: Algı değişince olaylar da değişir. Ayrıca, İletişim Yayınlarının 2001 yılına ait basılmış bu ilk baskı; kapak tasarım konusu olsun, basım düzeni olsun epey titiz ve uyumlu davranmış kitabın içeriğine göre.
İlk ortaokul yıllarımda elime aldığım fakat biraz okuyup kütüphanedeki yerine kaldırdığım 'İki Şehrin Hikayesi' kitabını ilkinin aksine büyük bir beğeniyle sonlandırdım ve hemen hakkında konuşmak istediğim için soluğu burada aldım.
Yarısına kadar ilerlemekte biraz zorlansam da kitap yarıdan sonra kendini öyle bir açtı ki bana, tek nefeste bitirdim.
İki Şehrin Hikayesi, Paris ve Fransa'nın arasında geçen olayları farklı bir bakış açısıyla bizlere sunmuştur. İsyanın görülmeyen bir yüzünü, halkın nefretini gözler önüne serer. Yazar, “Fransız İhtilalinde suçsuz yere öldürülen binlerce insanın acısını İngiliz halkına anlatmayı amaçlamıştır.”
Romanın başında haksız yere hüküm giyen bir doktor bizi karşılıyor ve olaylar onun etrafında gelişiyor. Romandaki her karakteri ayrı ayrı sevdiğimi ve beni çok şaşırtan olayları okuduğumda çok etkilendiğimi belirtmem gerek.
Tarihi dönem romanları okumaktan hoşlananlara naçizane önerimdir.
Toplumun kadına bakış açısını, romanın baş kahramanının iç dünyası üzerinden bize aktaran çok etkili bir eser. Hem bu bakış açısının yanlış oluşu hemde bu bakış açısının bireyi nasıl bir uçuruma sürüklediğine şahit oluyoruz. Bu bağnaz bakış açısına sahip insanlar okumalı, okumalı çünkü roman bu konuda empati yapma becerisine sahip olmayan insanları direk o konunun baş kahramanı yapıyor.
"O saatte tek başına dışarıda, sigara içiyor, şarkı söylüyor, herkesin içinde kahkaha atıyor vs vs.." gibi toplum tarafından kadına dayatılan bu sözlerdeki baskının kadın üzerindeki psikolojik etkisini buram buram hissettiriyor. Yazar Cemil Süleyman, karakterin iç dünyasını öyle bir başarılı anlatmış ki Stefan Zweig kitabı okur gibi hissettim kendimi.
Kitap hakkında naçizane anlatmak istedigim ana fikre ışık tutacak bir alıntıyı paylaşıp herkese eseri tavsiye eder ve iyi okumalar dilerim...
"Aslında bu ilişki burada bitmeliydi. Sonra başına gelecekleri biliyordu. İçini çekerek: " Bu artık mümkün değil..." dedi. Ve duygularını zorlayarak ekledi: "Hem artık burada bir nihayet verelim. Bakınız, bir çok tehlikeler karşısında bulunuyoruz. Bir gün her şey meydana çıktığı zaman, siz bir şey olmamış gibi çekilebilirsiniz. Halbuki ben. Dul bir kadın?"
Sizlere son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitabı incelemek istedim ama öncelikle kitabın yazarı olan kölelik karşıtı, vergi direnişçisi ve natüralist olan ABD’li yazar Henry David Thoreau’dan bahsetmek istiyorum.
Kendisi üniversiteden mezun olduktan sonra Ralph Waldo Emerson'a ilgi duymaya başladı ve zamanla onun asistanı gibi oldu.
1845
212 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Anadolu'da bir köy, bir baba, iki oğul
Bir de taşı toprağı altın denilen Ah İstanbul!
Yine akıcı ve pürüzsüz üslubu ile okurken kendimi hikayenin içinde hissettiğim bir Mustafa Kutlu klasiği. Bütün eserlerini çok hoşuma giderek okuduğum; yoğun, yorucu yaşam hengamesinde nefes almamı sağlıyor değerli yazarımızın kitapları.
Değerli yazarımız özellikle eserinde köye ait kavramları büyük bir ustalıkla kullanmakta ve zaman zaman eserinde köy şivelerine yer vermektedir. Kuş isimlerini, bitkileri çok iyi bildiği anlaşılmakta ve gerçekten köy hayatının güzelliklerine o kadar dikkat çekmektedir ki insanda köye olan bakış açısı değişmektedir. Şehrin betonlaşmasının zararlarını ve kötü yanlarını anlatırken doğalın ve güzelin ise önemini vurgulamıştır. Kitabın değeri, kalitesi ve anlattığı dönemi yansıtabilmedeki başarısı o kadar ustacadır ki bu güzel eseri değerlendirip yorumlamak değil, naçizane kitabın ben de bıraktığı etkiyi sizlere aktarmak.
Köyden kente göç ederken köyümüzün kültürünü yeni hayata taşıyamadık, sonucunda büyük kentlerin varoşlarında ne köyden kopabildik ne de tam anlamıyla şehirli olabildik.
“İnsanoğlu dünyaya niçin gelir?
Herhalde bir bahçe kurmaya gelir.
Bu düşünceyle gülümsüyorum.
Dünya dediğimiz de bir gurbet değil mi?” (syf.70)
—“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz ve nasıl ölürseniz öyle haşrolunursunuz.”
İnşallah her birimiz yaşadığımız ömür sermayesinin kıymetini bilip, güzel hayırlı amellerle haşroluruz.
" Beyhude Geçmeyen Ömürler Diliyorum Hepimize..."
«Ben çok keyif aldım,
size de keyifli okumalar»
#92760249
