Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nazım'ın Hikmet'i
İhtiyacım var sana! Nasıl anlatılır ki! Dokunmak değil benimkisi... Günde on saniye yüzünü görsem de yeter, Tenime dokun istemiyorum, yüreğimden tut mesela! Bir şarkının içinden söyle cümlelerini, Hayalin dibimde bitsin, Elimi tut dokun demiyorum, Elimi tut hissedeyim yüreğini! Konuşalım saatlerce olmasa bile, dakikalarca gözlerinde buluşsam yeter diyorum! Sesini duymasam da olur, Yüreğinden konuş mesela! Biz olunca zaman dursun, Hayat dursun, O an sadece bizde yaşam olsun istiyorum! Çok değil seni yanımda değil, Canımda istiyorum!
Dün gökyüzüne bir daha baktım... Hiç bir direk yoktu.... Bildiğim Gördüğüm 3 kıta da da göğü tutan direk görmedim.... Hala Nasıl inkar ederler.....
Reklam
Ben Kudüsüm
Ey Rabbim! “Peygamberle başbaşa konuşacağınız zaman, Bu konuşmanızdan önce bir sadaka verin.” Buyuruyorsun. Benim tasadduk edecek hiçbir şeyim yok, Gölgemde beni savunurken canlarını veren çocuklardan başka. Kabul buyur Allah'ım Beni duyur Allah'ım!
"Bir şeyi saklamak istiyorsan, onu ortada bırak" der eskiler. Yazdıklarımı okumasın diye, şiirlerimi onun hiçbir zaman okumadığı şiir kitaplarının sayfalarına yazdım ben şairlerden özür dileyip. Bir köşeye kıvrılır benim dizelerim, az kayın öteye diye rica minnet. Kime yazıyorsun bunları dediğinde, hiçbir cümlede kendine rastlamadığında,
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar şu aranıp duran korkak ellerimi tut bu evleri atla bu evleri de bunları da göğe bakalım falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım inecek var deriz otobüs durur ineriz
Sıradaki ileti unutamayanlara gelsin
Onu unutamıyorum Hocam! İnsanlar bana böyle bir durumla geldiklerinde, hep şöyle derim: O insanla tanışmadan bir gün öncesini düşün.. Otobüsle eve giderken boş boş çevreyi izliyordun belkide. Belki de bir arkadaşınla görüşmüştün ve çok keyifli zaman geçirmiştiniz.. Aklının ucunda bile yoktu o insan. Bu zamana kadar onsuz nasıl normal bir hayat yaşadıysan bundan sonra da gayet tabii yaşayabilirsin. Bakın mesele aslında onsuz yaşayamama meselesi değil.. Aslında bizler insanları çok çabuk unuturuz. Bizim asıl unutamadığımız şey deneyimlerimizdir. O insanla yaşadığımız hislerimizdir. Onunla beraber yaşadığımız duygulardır. Biz o duygulara, yaşantıya, deneyimlere anlam yükledikçe; zannederiz ki o insanında bizdeki anlamı bi o kadar büyük. Halbuki olay bundan çok daha farklı. Unutulmayan şey kişiler değil, deneyimlerdir. Ve şu soruyu kendinize tekrar sormanızı istiyorum: Gerçekten onu unutamadım mı? Yoksa daha iyi bir insanla karşılaşma ihtimaline olan inancım mı düşük?
Reklam
Felsefeyle siyasetle ve ekonomiyle ilgilenen kişiler ö kadar bahtsız insanlar ki diğer bilim ve sanatla uğraşanların maruz kalmadığı davranışlara maruz kalır. Çünkü diğer bilimlerde ve sanatlarda insan bir konuyla ilgili bir şey bilip bilmediğini daha kolay farkedebilir ve kendini frenleyebilir. İş soyutlaşmaya başladıkça insanın bunu farketmesi daha da zorlaşıyor. Mesela tarih ile ilgili konuşulacağı zaman, Malazgirt savaşının kimle kim arasında olduğunu, nerede olduğunu tarihini vs. ya bilir ya bilmez, ona görede karşı tarafın bilgisine saygı gösterir. Fakat iş felsefeye, siyasete gelince yani bilim ve sanat soyutlaşmaya başladıkça insan ahmaklaşmaya başlar. Çünkü kişi felsefik bir sorunu düşünebiliyordur ve onun hakkında fikir yürütebiliyordur, bu dallarda kişinin bilgisizliğini farketmesi daha zordur, çünkü yapabildiğini zannettiği bir şeyler vardır. Mesela iyi ve kötü kavramları üzerinde konuşurken, felsefede önceki filozoflar bu konuda neler söylendiğini bilmeden, bir argüman nasıl çürütülür ya da nasıl bir argüman oluşturulur bunun eğitimini almadan, mutlaka bir fikri öne sürebilir. Çünkü bunu yapabiliyordur. Basit bir şekilde ifadesi budur, bu durumun. "Çünkü yapabiliyordur." söylediği argümanın kalitesi ve yöntemi mühim değildir, çünkü mühim olduğunu bilmiyordur. Bunu da çoğu zaman anlatamazsın karşı tarafa, çünkü tekrar ediyorum "yapabiliyordur". Ah ah Türkçe'de hep anlatırlardı -e bilmek eki diye, hiç bahsetmediler -e bilmenin insanda ne gibi ahmaklıklara yol açtığını.
Duygusal iyileşme raporu 1
13.05.24-00.51 İlk kez düşmedim, ilk kez kalkmayacağım. Kimse yalnız iyileşmiş bir insandan daha güçlü değildir. Bugün biraz spor yaptım. Yanıma 2 kitap aldım. Sağlıklı beslenmenin ve rutin takip etmenin nasıl hissettirdiğini hatırladım. En büyük hatamın kendi değerimi başarılarıma bağlamış olmam olduğunu hatırladım. Bir beklentim yok bu süreçten. Herhangi bir zorunluluğum yok. İyileşme dememin sebebi sanki bir adım dışarı attım da fanusun dışından görüyorum kendimi. Dik oturmak istiyorum mesela. Uzun yaşamak istiyorum. Başarılı halimi sevmeyi bırakmadım, hala seviyorum. Ama istediklerini elde edememiş, büyük bir şeyler başarmamış kendimi de seviyorum. Kimsesi olmayan kendimi de, ailesini hayal kırıklığına uğratmış kendimi de, büyük hayaller kuran kendimi de... Kendimi affetmeye başlıyorum. inişli çıkışlı bir yol olacak bu, biliyorum. Maksat bir yere varmak olmamalı zaten, hep yolda olacağım bunu da biliyorum. Bugün iyi hissettirmese de yarın daha az zor geleceğinin farkındayım bir şeyler yaparsam daha güçlü olacağımın farkındayım. Kitap okumaya ve esnemeye çalışacağım. Karşıma çıkan fırsatları reddetmeyeceğim. Tüm bunları yapamazsam yine de kendimi kabul edeceğim.
“Zan, insanın hakikatine aittir."
"Bizim olaylara nasıl baktığımız, olaylar kadar bizim nasıl olduğumuzla da alakalı."
Muhyiddin İbn Arabi
Muhyiddin İbn Arabi
-
Mehmet Dinç
Mehmet Dinç
☀️🇵🇸🕊️ *Ne güzel bir huzurdur..* Başkaları için güzel şeyler dilemek..! *Ne muazzam bir sevinçtir,yüzlere gülüş eklemek..* Bir gözyaşını silebilmek, bir çocuğu sevindirmek, bir yüreğe bir umut eklemek ne güzel bir huzurdur... *"Sevginin penceresinden bak hele.* **Her yer nasıl da huzurlu* , **Sevgiye, Huzura açılsın yüreğinizin pencereleri...* 🕊️ 🌹🇵🇸🕊️
Reklam
Eski bir anıya denk gelince elim ayağıma dolaştı ve eksik olduğumu hissettim ne tamamlayabildik ne de tam anlayabildik ama yıllar sonra önüme çıkan bir yazı beni nasıl da sürükledi maziye. Kontrolün ellerimden kaymasına ramak kalmıştı.
Nerede kardeşlik?
Müslüman olmayanların dahi, tüm caydırıcı faaliyetlere rağmen, kan içinde kaldığı ve mesleğini yakmayı da göze alarak Gazze'de yaşanan soykırıma karşı dururken, 'Müslüman' olup da konforundan bir an olsun vazgeçemeyip oturduğu yerden boykot dahi yapmayan kişiye, ben gayrimüslimin karşısında nasıl "bu benim din kardeşimdir" diyeyim?...
Kazım Ateş isminde bir vatandaş 1992 yılında kaybolan 1988 doğumlu kızını bulabilmek için Instagram'da hesap açmış. Kim bilir adam bu zamana kadar nasıl acılar, kabuslar yaşadı. Belki biri kaçırdı evlatlık edindi veya Allah göstermesin evladının başına bir şey geldi. Allah yardım etsin inşallah. Âmin. İnşallah bulunur. instagram.com/kazimates95?igs...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.