Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tefekkür için durmadan farklı şeyler arıyorsun ve olabildiğince uzaklara bakmaya çalışıyorsun, önünde durduğum halde en son beni görüyorsun. Ve aslında sen, neye nasıl bakman gerektiğini ve nasıl görmen gerektiğini bilmiyorsun. Oysa sen Allah'ın yaratmış olduğu kulları her gün görüyorsun ve O'nun yaratmış olduğu nimetleri her gün yiyorsun, buna rağmen Rabbinin yarattıkları üzerinde tefekkür edip de O'nu tanımak için, hâlâ özel bir zaman ve özel bir mekân mı arıyorsun? Sen, o özel zamanın ve mekânın içindesin... Ve sen daha farklı bakmalısın yaratılanlara... Bir insan vardır ki baktığında ağaca, görür sadece ondaki güzelliği, Allah'ın onu ne kadar güzel yarattığını anlar ve O'nu tesbih eder. Bir insan da vardır ki baktığında ağaca, görür ondaki yaprağın en uç noktasına su taşıyan odun kanallarını, besin kanallarını. Ve o yapraktaki her bir hücreyi, onda gerçekleşen kimyasal olayları görür. Biri Allahı bu bakışlarla tanısa da eksik tanırken, diğeri sadece bilimsel olarak bakar ve yetinir. Oysa senin bakışların bu ikisinin gördüğünü görmeli, eksiksiz bakan, eksiksiz tanır. Sen bütün kâinatı tanımalısın ki bütün kâinat sana Rabbini tanıtsın."
Sayfa 31 - Beka YayınlarıKitabı okuyor
...önceden güldüklerine daha gülmediğini fark ediyorsun. çok önemsediğin şeyler sana artık anlamsız gelmeye başlıyor. ne çay eski çaylar gibi ne gençlik o eski gençlik... armut ne dalda ne market raflarında tatlı. gök yine mavi ama hissettirdikleri gri... yeni zevkler ediniyorsun, yeni insanlar tanıyorsun, yeni yerler görüyorsun; yine gülüyor, eğleniyorsun fakat harika görünen ama şekeri az konulmuş bir reçel gibi tabağa ikinci kez banamıyorsun elini. velhasılıkelam lunaparktaki trenler gibi çıkıyor, iniyor; çıkıyor, iniyorsun..an geliyor bir iniyorsun, pir iniyorsun, bir daha hiç çıkamıyorsun...
Reklam
Tam 1 ay 720 saat, 43 200 dakika... Yoksun ve bunca gün saat dakikadır ben seni bir daha göremeyecek olmanın verdiği acıyla baş etmeye çalışıyorum. Hayat devam ediyor, zamanla alışacaksın diyenler bilmiyorlar ki hayat mecburiyetten devam ediyor. Bende bilmezdim bu nasıl bir his bence sevdiğini toprağın altına koymayan kimse bilmiyor keşke bende bilmeseydim hayatımda tecrübe etmek istemediğim tek şey senin ölümündü. Her sabah duyduğum ilk andayım rüya diyorum geçti arar anlatırım korka kuzum ben burdayım der diyorum. Ama yok gerçek! İliklerime kadar acıtan bir gerçek. Bana her gün yaşarken ölmek ne demek öğreten bir gerçek. Sana söyleyecek milyonlarca şeyim var. Sen yalnız gitmedin ki kurduğumuz onlarca hayali, planlarımızı, heyecanımızı,hevesimizi de götürdün. Bu bir ayrılış değil biliyorum kavuşacağımız günde gelecek hemde ne kavuşma bu boş yalan dünya telaşından sıyrılıp gerçek mutluluğu cennet bahcelerinde yaşayacağız. Sen benim şansımdın şükrümdün. Varlığında yokluğunda binlerce şey öğretti bana. Rabbim boşa gondermedi seni bana biliyorum. Duyuyorsun beni biliyorum. Sana bakınca içim açılıyor derdin bende şimdi gökyüzünde sana bakıyorum biloyorum görüyorsun beni. İnsanlar yaşarken bile birbirlerini sevmiyorlar ben bense seni hem yaşarken hem ölünce seviyorum. Sen sözünü tuttun ölene kadar seni sevicem derdin. Şimdi sıra bende ölene kadar seni sevicem sevgilim...
20. Hani bir zamanlar Mûsâ, kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Allah’ın size geçmişte lutfedip bahşettiği nîmetleri bir düşünün; hani aranızdan Peygamberler çıkarmış, sizi özellikle Yûsuf Aleyhisselamı ve Mısır’da yöneticiler, hükümdarlar yapmış ve dünyada başka hiç kimseye vermediği nîmetleri size vermişti. İşte, bugün yine bu nîmetlere sahip
Belki de ün düşkünlüğüdür seni yıpratan. Fakat her şeyin ne kadar çabuk unutulduğunu, her yanını saran sonsuz zaman uçurumunda yok olup gittiğini görüyorsun işte; alkışların boşluğunu, sana ün bahşedenlerin öngörülemez kaypaklığını ve tüm bunların sınırlandığı daracık alanı.
“İşim gücüm yokken... Açlıktan ölürken... Şimdi kimsem o zaman da aynı adamdım, insan olarak, sanatçı olarak aynı Martin Eden'dım; o zaman neden yapmadın? Kafamı duvarlara vura vura kendime sorduğum soru buydu. Sadece senin için değil, herkes için sordum. Görüyorsun değil mi, değişmedim ben. Gerçi bana biçilen kıymetteki gözle görülür ve ani artış nedeniyle bu konuda sürekli şüphelerimi gidermem gerekiyor ama değişmedim. Aynı kemiklerin üzerinde aynı ten, ellerimde aynı, ayaklarımda aynı on parmak. Aynı adamım. Ne yeni bir erdem sahibi oldum ne de yeni bir gücüm var. Beynim, eski beyin. Edebiyatta veya felsefede yeni bir fikir ortaya atmadım. Kimse beni istemezken hangi kıymete sahipsem şimdi de öyleyim. Şu anda kafamı en çok kurcalayan şey, beni neden istedikleri. Beni kendim olduğum için istiyor olamazlar çünkü hâlâ eskiden istemedikleri kişiyim. Demek ki beni başka bir şey için, benim dışımda bir şey için, ben olmayan bir şey için istiyorlar! Sana bu şeyin ne olduğunu söyleyeyim mi? Gördüğüm kabuldür bu. Halbuki o kabul ben değilim. İnsanların kafalarındaki bir şey o. Bir de kazandığım ve kazanacağım paralar için istiyorlar. Halbuki o para da ben değilim. Para bankada duran, herkesin cebinde olan bir şey. Sen de mi bunun için, kabul ve para için mi istiyorsun beni?"
Sayfa 457 - Martin EdenKitabı okudu
Reklam
Cüneyd bakanlar bana gövdemi görürler ben başka yerdeyim gömenler beni gövdemi gömerler ben başka yerdeyim aç cübbeni cüneyd ne görüyorsun görünmeyeni cüneyd nerede cüneyd ne oldu sana bana olan ona da oldu kendi cübbesi altında cüneyd yok oldu
Asaf Hâlet Çelebi
Asaf Hâlet Çelebi
Ne arıyorsun sen burada? Geçiyoruz işte görüyorsun.
Sayfa 39 - Ayrıntı
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.