Oldukça farklı bir metin "Kırgınlık". Yazarın bu zamana kadar okuduğum kitaplarıyla aynı gibi ama bir o kadar da farklı. Bazen ilk kez tanıştığım bir kalemden dökülmüş gibi satırlar ama bazen de tam bir Nihan Kaya kitabı.
Kırgınlık roman türünde yazılmış ama aynı zamanda içinde roman türünün özelliklerini tartışan, okumaya ve yazmaya dair cümleler de bulabileceğiniz bir kitap. Ama aynı zamanda bu roman, yarım kalmış hikayelerden oluşuyor hissi veriyor okuyucuya.
Değişmeyen şey ise her satırda yüzümüze vuran gerçekler. İnsanlık tarihi boyunca o veya bu şekilde yaşanmış kırgınlıkların hikayesi bu. Her bölümde farklı şekilde, farklı karakterlerde çıksa da karşımıza, o hiç değişmeyen kırgınlıkların hikayesi.
Kadınların, çocukların yaşadığı kırgınlıkların, acıların, gözyaşlarının her satırından usulca sızıverdiği ve tiz bir çığlık gibi gökyüzüne yükseldiği bir anlatı. Hikayeler birbiriyle bağlantılı gibi ama kopuk bir o kadar da.
Mühim olan o bağlantıyı ne kadar görebildiğimiz. Bir hikaye bittiğinde, 'bu niye böyle tamamlanmadan bitti' diyerek hikayenin eksik kalmasına mı öfkeliyiz? Yoksa hikayedeki karakterlerin eksik kalmış yaşanmışlıklarına mı? İşte bütün mesele bu!