“Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim de bir ruhum bulunduğunu öğrettin. Bunu sonuna kadar götüremediysen, kabahat senin değil… Bana hakikaten yaşamak imkanını verdiğin birkaç ay için sana teşekkür ederim. Böyle birkaç ay, birkaç ömür kıymetinde değil midir?…”
Romanımız genel olarak ana karakter Raif Efendi’nin, defterinde yazanlardan ibarettir. Bu defter öyle bir defter ki; sevgi, yalnızlık, ihanet düşüncesi, huzur, tutku gibi her duygudan biraz barındırıyor.
Raif Efendi’nin genç yaşlarında Almanya’ya gittiği ve dolaşırken bir resim sergisine gittiği yazılmış bu deftere. Kim bilebilirdi ki bu sergide hayalindeki bütün kadınların karışımı olan bir portre ile karşılaşacağını. Bu portre Kürk Mantolu bir kadın portresi. Raif Efendi’nin ilerleyen günlerde bu portredeki kadın yani Maria Puder ile karşılaşmasına ne demeli?
Maria ile Raif Efendi neler yaşayacaklar, hayat onlara neler sunacak? Hepsinin cevabı bu mükemmel eserde.
Eserde sevgi ve sevgisizliğin insanlar üzerindeki etkileri o kadar güzel işlenmiş ki, ben çok severek okudum. Okurken bazen Maria’nın yerinde bile olmak istedim bazen.
Yazar konuları öyle bir ele almış ki, Raif Efendi ile Maria bir şeyler yaşarken yanlarında sanki bende varmışım gibi hissettim. Bu zamana kadar ertelediğim için de çok üzüldüm. Bende iz bırakan bir eser oldu.
Sabahattin Ali kaleminden Kürk Mantolu Madonna okunmalı ve okutulmalı.