Üç kısım ve toplam yirmi yedi bölümden oluşuyor.
1. Öfke ve tahammülsüzlük nedir?
2. Bizi neler öfkenlendirir?
3. Neden hep öfkeliyim?
4. Beni rahatsız eden şeylere neden başkaları da öfkelenmiyor?
5. Neden herkes aynı şeylere sinir olmaz?
6. Neden bazı zamanlar daha tahammülsüz oluyorum?
7. Öfkelenmekteki amaç nedir?
8. Neden öfkeye kapılıyorum?
9. Neden öfkeli ve tahammülsüz oluyoruz ve bu konuda ne yapılabilir?
10. Öfkelendiğimizde beyinde neler oluyor?
Bu sorular bazı bölümlerin başlıkları olarak yer almış ve cevaplanmış.
Öfke, tahammülsüzlük, düşmanlık, saldırganlık ve şiddet ayrı ayrı işlenmiş. Ketlemeler hakkında bilgi verilmiş ve öfke kontrolü uygulamaları verilmiş. Uykusuzluktan oluşan öfkenin çaresi uyumak olarak belirtilmiş. Okurken sanki bir sakinlik de veriyor. Gayet sade bir dille yazılmış, akıcı ve faydalı bir kitaptı.
Farklı yerlerde ve birbirinden çok farklı konumlardaki insanlar kendilerine “Neredeyiz?” diye soruyorlar. Soru coğrafyaya değil, tarihe yönelik. Bu yaşadığımız nedir? Nereye sürükleniyoruz? Yitirdiğimiz nedir? Gerçekleşebilir bir gelecek vizyonu olmadan yaşam nasıl sürdürülür? Tek bir insan ömrünü aşan tüm perspektifleri neden yitirdik?
Bankada kabarık hesapları bulunan uzmanlar, yanıt veriyorlar: küreselleşme, postmodernizm, iletişim devrimi, ekonomik liberalizm. Bu totolojik terimlerle, sorunun içinden ustalıkla sıyrılıyorlar. “Neredeyiz?” kaygısına karşılık, uzmanlar mırıldanıyorlar: “Hiçbir yerde.”
Sayfa 18 - Kafekültür Yayıncılık, İstanbul, 2013Kitabı okudu
Kendinizle yüzleşmeye cesaretiniz varsa ve ilişkide neler yaşayıp yaşattığınızı görmek istiyorsanız bu kitap tam size göre.
Herkes kendini mükemmel sanır.Her şeyi biliyorum zanneder.Her şeyi yapmaya kendine hak görür.Kendinin yaptığı birçok şeyi görmez ya da görmek istemez.Hepimiz birilerini yargılarız, ne yaşadığını bilmeden düşünmeden.Aslında
Altı üstü; Doğu Ekspresinde Cinayet, Yaban, Suç ve Ceza, İhtiyar Balıkçı, Aşk-ı Memnu, Kumarbaz başlıklarında 6 birbirine bağımlı öykü ve 96 sayfadan ibaret.
Öykü başlıkları tanıdık geliyor değil mi? Öykünün tamamı, başlıklara uygun olarak kurgulanmış.
30 Ekim 2020" de, İzmir"in Seferihisar ilçesinin açıklarında meydana gelen 6.6
Yıllar geçtikçe neden insanın gözünün içine bakmadığını anladım. Gözleri onu ele veriyordu; ince bir melankoli perdesinin ardında bu gözler keskin ve tetikte, araştırıcı, aynı zamanda berrak ve sertti..
Çağımıza uymak zorundayız palavrasına da hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse, eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üstüne kuruluysa, eğer yaşadığım çağ inandığım her şeyi yadsıyorsa, eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense, ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım?
"Ruhunun derinliklerine in ve ilk önce kendini tanımayı öğren. Bunu yaptıktan sonra, bu hastalığa neden yakalandığını anlayacak ve belki de bir daha hastalanmayacaksın."
🌟 Ruhsal Uyanış Seminerine Davetlisiniz! 🌟
🧠 Hey sen! Hayatını daha bilinçli yaşamak istiyorsan, ruhsal zekanı geliştirmek için harika bir fırsatın var! 🚀
💡 Ruhsal uyanışın kapılarını aralamak, içindeki potansiyeli keşfetmek ve hayatını daha anlamlı kılmak için hazır mısın? 🔍✨
🎉 Bu Seminerde Neler Var? 🎉
Ruhsal zeka nedir ve neden önemlidir?
Şemaların yaşamımızdaki etkisi ve nasıl değiştirebiliriz?
Kendini tanıma ve kişisel gelişim teknikleri
💬 Sınırlı kontenjanımız var, bu fırsatı kaçırma! Kendine bir iyilik yap ve şimdi kaydol! 🌈💫
📝 Kayıt İçin: Kayıt linkine profilden tıklayabilirsiniz.
https://forms.gle/4RKKGauMJ9Zpwhic8
💥 Hayatını dönüştürmek için ilk adımı atmak için hazır mısın? Seni seminerimizde görmek için sabırsızlanıyoruz! 💥
“Neden yaşıyorsun? Hiç sordun mu? Şu anda neden yaşıyorsun? Neden her sabah kalkıyorsun? Neden tüm güne yeniden başlıyorsun? Ve sonra yeniden, yeniden? Bu tekrar neden? Sebep ne? Şu anda, neden yaşadığına dair bir sebep bulamıyorsun. Bir şey bulsan da geleceğe dair olacak… Bir şeyin olacağına dair bir umut; bir gün ‘bir şey’ olacak. O günün ne zaman geleceğini bilmiyorsun; ne olacağını bile bilmiyorsun… Ama bir gün ‘bir şey’ olacak ve bu yüzden yaşamaya devam ediyorsun, hayatını sürdürüyorsun. İnsan yalnızca umut içinde yaşar ve bu yaşam değildir; çünkü umut demek düş demektir. Burada ve şu anda yaşamadığın sürece canlı değilsin. Sen, Ölü bir ağırlıksın ve bil ki! Tüm umut ettiklerini yerine getirecek o yarın asla gelmeyecek. Ölüm geldiğinde, ancak o zaman artık yarın olmadığını, artık erteleyemeyeceğini fark edersin; o zaman hayal kırıklığı yaşarsın, aldatıldığını hissedersin… Ama kimse seni aldatmadı; bütün bu kargaşanın sahibi sensin...Yaşamdaki bütün kargaşanın evet, insanın kendi eylemsizliğinde olduğunu ikinci aşamanın ancak karşı bir eyleme geçmekle olacağını söyler büyük bir tahrikkarlıkla..."