Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
– Anna Andreyevna, madrabazın biri! O, seni de beni de bütün dünyayı da aldatır! Öteki bayanla sorunu daha iyi halledeceğini bildiğim için seni bekledim. – O bayan da kim? – Mme Andrakova. Ben her şeyi biliyorum. Onun sendeki mektuptan korktuğunu kendin söyledin… Utanarak: – Hangi mektup? Yalan söylüyorsun… Onu gördün mü, diye homurdandım. –
“İyi etki diye bir şey yoktur ki, Mr. Gray. Etki denen şey tümüyle ahlaka aykırıdır, yani bilimsel yönden ahlakdışıdır.” “Neden?” “İnsanın birini etkilemesi demek ona kendi ruhunu vermesi demektir de ondan. Bu insan kendi doğal düşünceleriyle düşünmez artık, kendi doğal ihtiraslarıyla yanmaz. Erdemleri sahici değildir. Günahları –günah diye bir
Reklam
Kesik Kol
Gelin tanış olalım İsi kolay kılalım Sevelim sevilelim Dünya kimseye kalmaz Yunus Emre "dam zengindi. Dünyayı versen doymuyordu. Ver Allah'ım, ver Allah'ım, kulun helal haram demez, yer Allah'ım, diyordu. İstiyordu, her gün daha çok istiyordu. Malına mal, zenginliğine zenginlik katıyordu sürekli. Kimseye bir şey koklatmıyordu. Biriktiriyordu
Aynı hatayı neden birkaç defa yaptığımı daha iyi anladım
Duygusal belleğin saklandığı yer olan amigdala, deneyimleri tarar ve şimdi olanı geçmiştekiyle karşılaştırır. Karşılaştırma yöntemi ise bağlantı kurmaktır: şimdiki durumun ana unsurlarından biri geçmiştekine benziyorsa, buna “aynısı”diyebilir; işte bu yüzden bu devre oldukça dikkatsizdir: Bir şey tam olarak kesinleşmeden harekete geçer. Bugün olup bitenlere, uzun süre önce geçerli olan bir tarzda; bugünkine çok az benzeyen, ama amigdalayı uyaracak kadar yakın olaylardan öğrenilmiş düşünceler, duygular, tepkilerle karşılık vermemiz için çılgınca talimatlar yağdırır.
“Gerçekten de dostlarınız üzerinde etkiniz çok mu kötü oluyor, Lord Henry? Basil’in dediği kadar var mı?” “İyi etki diye bir şey yoktur ki, Mr. Gray. Etki denen şey tümüyle ahlaka aykırıdır, yani bilimsel yönden ahlakdışıdır.” “Neden?” “İnsanın birini etkilemesi demek ona kendi ruhunu vermesi demektir de ondan. Bu insan kendi doğal
Asker yürüyüşteyken, gemideki bir denizci gibi alayıyla çevrelenmiş, sınırlanmış ve sürükleniyor gibidir. Ne kadar uzağa giderse gitsin, hangi yabancı, bilinmedik ve tehlikeli enlem dairesine girerse girsin, bir denizcinin çevresinde her zaman ve her yerde ayni güvertenin, ayni direklerin, aynı halatların olması gibi, onun çevresinde de her zaman her yerde ayni askerler, aynı saflar, aynı Başçavuş Ivan Mitriç, aynı bölük köpeği Juçka ve aynı komutanlar vardır. Asker gemisinin hangi enlem dairesinde olduğunu bilmeyi nadiren ister; ama çatışma günü birliklerin manevi dünyasında mutlak ve ciddi bir şeylerin yaklaştığını seslendiren ve askerlerin alışık olmadıkları bir merak duymalarına neden olan, nasıl ve nereden geldiğini Tanrı'nın bildiği aynı sert nota duyulur. Askerler çatışma günlerinde kendi alaylarının meselelerinden heyecanla uzaklaşmaya çalışır, çevrelerinde olup bitenlere kulak kabartır, göz gezdirir ve merakla neler olup bittiğini öğrenmeye çalışır.
Sayfa 405 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
23 öğeden 16 ile 23 arasındakiler gösteriliyor.