Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çok mantıklı
Mustafa Güzelgöz gençlere şöyle söyledi: “Sizlerle ili rakım kuracağız. Birbirinizle maç yapacaksınız. Ama hepinizin önce kitaplığa gelip kitap okumanız gerekiyor. Takımlara kitap okuyanları alacağım.” “Neden efendim; bizi yeniden okula mı başlatıyorsunuz?” “Hayır, okula başlatmıyorum; ama kafanızın bilgilenmesi gerekiyor! Başka türlü karşı takımı yenemezsiniz!” “Golü atar yeneriz efendim!” “Tamam, golü atar yenersiniz; ama golü nasıl atarsınız?” “Birbirimize pas verir, ayağımızla atarız.” “Hayır, hayır! Gol önce kafadan, sonra ayaktan çıkar. Siz de golü önce kafanızdan, sonra ayağınızdan çıkaracaksınız. Onun için kitaplığa gelip kitap okumalısınız!”
Okumalısınız
Aşk bahsinde öğrencilerime en sık tekrarladığım tavsiye cep telefonlarını kapalı tutmalarıdır. Onlara derim ki, "O arayınca telefonu hemen açmayın ki aşkınız ucuzlamasın, değeriniz düşmesin. Her arandığında bulunan bir sevgili, gerçekten sevgili midir? Bir sevgiliye her arandığında ulaşılabilir mi? Bırakın te lefonunuz çalsın ve siz cevap vermeyin. Biraz sizi merak etsin, sizi içinde çoğaltsın, azıcık hasretinizi tatsın. O sırada aklından 'Telefonunu neden açmıyor, acaba bana sitem mi ediyor, bana gücenmiş olabilir mi, başında bir iş mi var, telefonunu mu kaybetti?' gibi soruları geçirecektir ki böyle bir süreçte sizin kıymetinizi anlar. Birkaç dakika sonra yeniden arayacaktır, açmayın." Ben böyle söyleyince bazı şımarık öğrencilerim yine "Hocam ya bir daha aramazsa?" diye sorarlar. Cevabım hazırdır; "Bırakın gitsin, ondan size sevgili de eş de yâr da olmaz!"
Sayfa 174 - Turkuvaz Yayınları
Reklam
Bahçedeki dut ağacının altında bir açık hava okulu açmıştı arkadaşlarına. Eski Yunan'da olduğu gibi, çevresinde hayranları, yürüyerek anlatıyordu: "Okumalısınız." Neden okusunlar Mustafa? Sen okuduklarını onlara anlatıyorsun ya. Olmaz. Bakın binlerce yıl önce bu topraklarda yaşayan Eski Yunan gibi meraklı olmalısınız, her şey neden öyle oluyor diye. Aritmetik okuyoruz işte. Olmaz. Benim gibi astronomi de okumalısınız. Sen okuyorsun ya yeter. Herkes senin gibi riyaziyeci Mustafa olamaz ya. Olmaz, yalnız benim okumamla olmaz; hep birlikte bir şeyler yapılabilir. Mustafa henüz 'ekol kurmak' deyimini bilmiyordu. Onlara astronomi konusunda bir de konferans vermişti okul salonunda. Bu ne garip bir çocuktu canım: Helenler diyordu, Kopernik diyordu, kafaları karıştırıyordu. Oysa son sınıf öğrencileri, o zamanlar adı kozmoğrafya olan astronomiden lise bitirme imtihanlarında ne yapacaklarını kara kara düşünüyorlardı.
Sayfa 52 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Mustafa Güzelgöz gençlere şöyle dedi:"Sizlerle iki takım kuracağız. Birbirinizle maç yapacaksınız. Ama hepinizin önce kitap okuması gerekiyor. Takıma kitap okuyanları alacağım." "Neden efendim; bizi yeniden okula mı başlatıyorsun?" "Hayır, okula başlatmıyorum; ama kafanızın bilgilenmesi gerekiyor! Başka türlü karşı takımı yenemezsiniz." Ona yanıt verdiler:"Golü atar yeneriz!" "Tamam golü atar yenersiniz; ama nasıl atarsınız?" Yanıt verdiler:"Birbirimize pas verir, ayağımızla atarız." Güldü Mustafa. "Hayır, hayır! Gol önce kafadan, sonra ayaktan çıkar. Siz de golü önce kafanızdan, sonra ayağınızdan çıkaracaksınız. Onun için kitaplığa gelip kitap okumalısınız!"
Sayfa 36 - Literatür YayınlarıKitabı okudu
Mustafa Güzelgöz gençlere şöyle söyledi: "Sizlerle iki takım kuracağız. Birbirinizle maç yapacaksınız Ama hepinizin önce kitaplığa gelip kitap okumanız gerekiyor. Takımlara kitap okuyanları alacağım." "Neden efendim, bizi yeniden okula mı başlatıyorsun?" "Hayır, okula başlatmıyorum, ama kafanızın bilgilenmesi gerekiyor! Başka türlü karşı takımı yenemezsiniz!" Ona yanıt verdiler "Golü atar yeneriz efendim!" "Tamam, golü atar yenersiniz, ama golü nasıl atarsınız?" Yanıt verdiler: "Birbirimize pas verir ayağımızla atarız" Güldü Mustafa. "Hayır, hayır! Gol önce kafadan, sonra ayaktan çıkar Siz de golü önce kafanızdan, sonra ayağınızdan çıkaracaksınız. Onun içın kitaplığa gelip kitap okumalısınız!
Kafka'nın yapıtları çağdaş laik insanın her türlü bitkinliğiyle ve her şeyden kaçıp kurt u lma isteğiyle yüklüdür. Kafka bizleri yanılsa­ ma içindeki kahramanlarının ardından o kadar uzaklara götürü r ki onların yanılsamalar ı nı kabullenmekten başka yapacak şeyimiz kal­maz. Biz de kendimizi Kanuna Giden Yolun kuralını, Mutlak Tesli­miyeti, Şatoya girişi, Babanı n onayını , İmparatorun Haberini öğren­meyi arzular halde buluruz ...
Sayfa 234 - Sel yayıncılık 2020Kitabı okudu
Reklam
Şöyle bir düşünün: Dr . Franz Kafka'yı 191S'te otuz iki yaşındaki haliyle gördük. Evet, bir hastalık hastasıdır ama gerçek bir sağlık so­rununun hiçbir tıbbi belirtisine sahip değildir. İlgil i herkesin tanıdı­ ğı bir yazardır,. (Alman kültürünün her yanında bilinen "Prag Yazar Çevresi"nin başı olduğu herkesçe kabul edilmiş) Max Brod'un özel koruması altındaki kişidir ve son derece cazip bir iş ile yazın dünya­sından birçok yararlı arkadaşa sahip bir adamdır. Beğenilen ve zen­ gin bir Alman yayınevi tarafından (dünya savaşının ortasındayken bile) desteklenen ve oldukça hoş bir miktar para ödülüyle birlikte zamanının en ünlü oyun yazarının saygısını herkesin önünde henüz kazanmış bir yazardır.
Sayfa 89 - Sel yayıncılık 2020Kitabı okudu
Aslında, İngilizce yazılmış sıradan biyografiler Fontane Ödülü işinden neredeyse hiç söz etmezler, Yalnızca Hayman (ödülün veri­liş yılını yanlış gösteren) kronolojik çizelgesinde bunu belirtir ve Po­wel Kafka'nın bu 'jest' karşısında "şaşkınlık" duyduğundan kısa bir paragrafta söz eder. İşte, Kafka'nın bu konudaki mektubunu kesintisiz olarak ilk kez kendi gözümüzle gördük: Bence onun bu durumdaki ruh halini an­latmak için "şaşkınl ı k" pek doğru bir sözcük olmaz.
Sayfa 65 - Sel yayıncılık 2020Kitabı okudu
Neden bu kitabı okumalısınız
Cogumuzun şimdiki zamana ve şimdi sahip olduklarımıza "gelecekteki mutluluğun inşası için feda edilebilecek şeyler" gözüyle bakması, belki de mutsuzluğumuzun temel nedenlerinden birisidir. Camus'nin notlarından oluşan "Defterler"in 3. cildinde söylediklerini hatırlamakta fayda var: "Sahip olduğum şeyden başka hiçbir şey istemiyorum. Benim mutsuzluğum ve cezam, sahip olduğum şeyin tadını çıkaramamamdır." Sahip olunanın tadının çıkarılamaması, çoğu insanın yaşadığı mutsuzluğun nedenini de ortaya koyuyor bence. Sahip olunanda, geçmişin gölgelerini ve geleceğin işaretlerini görmeye çalıştığımız sürece gerçek anlamıyla onun tadını alamayacağız. Adam Phillips'in başa çıkılması güç zorluk dediği, Camus'nün mutsuzluk ve ceza dediği şey tam olarak budur. İnsan, içinde olduğu zamanı ve mekânı dolduramamakta, geleceğe ve geçmişe sığınmış bir şekilde kalmakta. Engin Geçtan da insanın en önemli yanılgısını şöyle dile getirir: "Çoğu insan şimdi yapamadığını ileride yapacağı sanısındadır." ("İnsan Olmak") Geçmişi tamir edilecekler yığını, şimdiyi gözden çıkarılacaklar bütünü, geleceği ise bir türlü yaklaşamadığımız mutluluk adası olarak görmek, insanın yükünü artırmaktan başka bir işe yaramamakta.
Musatafa Güzelgöz gençlere şöyle söyledi: “Sizlerle iki takım kuracağız. Birbirinizle maç yapacaksınız. Ama hepinizin önce kitaplığa gelip kitap okumanız gerekiyor. Takımlara kitap okuyanları alacağım.” “Neden efendim; bizi yeniden okula mı başlatıyorsun?” “Hayır, okula başlatmıyorum; ama kafanızın bilgilenmesi gerekiyor! Başka türlü karşı takımı yenemezsiniz!” Ona yanıt verdiler: “Birbirimize pas verir, ayağımızla atarız.” Güldü Mustafa. “Hayır, hayır! Gol önce kafadan, sonra ayaktan çıkar. Siz de golü önce kafanızdan, sonra ayağınızdan çıkaracaksınız. Onun için kitaplığa gelip kitap okumalısınız!”
92 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.