Kalbi ölmüş kişilereyse bu dünya nurlu göründü. Görünüşü büyük, geniş…
Fakat hakikatte dar!
Dar olmasaydı bu feryat neden?
Baksana… Daha evvel doğup bu âleme gelenlerin hepsi iki büklüm oldu!
Bu dünyanın genişliği, bir gözbağı… Oysaki pek dar… Gülmesi ağlamaktan ibaret, övünmesi ardan, ayıptan başka bir şey değil.
Dünya, görünüşte geniş, hakikat ta dardır, uyku da bu darlıktan kurtulmaya benzer.
Hamam kızıştı, ısındı mı daralırsın, için sıkılır. Oysaki hamam geniştir, uzundur. O hararetten sana dar gelir, ruhun sıkılır, usanırsın.
Yahut ta mesela dar bir ayakkabı giyersin de geniş bir ovada yürürsün. Fakat o geniş ova, sana öyle daralır ki… O ova o sahra sana âdeta zindan kesilir.
Uyuman, o dar ayakkabıyı çıkarmana benzer. Uykuda bir müddet ruhun, bedenden kurtulur.
Azizim, uyku, Allah velilerinin malı, mülküdür... Dünyadaki Ashab-ı Keyf gibi!
Ev dar. Ruh bu daracık evde eli, ayağı çarpılmış gibi iki büklüm
Ben de ana rahminde iki büklüm oldum. Dokuz ay doldu, artık buradan göçmem gerek!
Anamı doğum ağrısı tutmasa bu zindan da ateş içinde kalırım.
Ey tabiat, rahmini aç... Kuzu büyüdü, çıksın da o yemyeşil ovada yayılsın, otlasın artık!
Doğum ağrısı, gebeye bir derttir ama çocuk için zindanın yıkılması gibidir.
Gebe, ne yapayım, nereye sığınayım, diye ağlar... Çocuk kurtuluş vakti geldi diye güler!
Gaflet, tenden ileri gelir, ten, ruh oldu mu artık şüphesiz bir hâlde bütün sırları görür.
Nerde bir gölge, gece yahut gölgelik varsa yerdendir; göklerden aydan değil!
Duman, kıvılcımlar saçan ateşten meydana gelmez, daima od