Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Reklam
Yok bir şey
I yok bir şey, yani bir ölüm sonrası bu, bitecek gibi değil yıllardır sezilen bir çocuk ağlamasında anısız, başıboş, dağılgan bir tabanca sesinde belki belki de bir orman mı bu, tanımsız çiçekler açan orada ve sanki tuhaftır da sayısız kuşları beklettiği diyelim bir süre kendini dinlemek, diyelim bir süre boşluk yani upuzun kumlar, kumlarda
Sayfa 597Kitabı okudu
MÜKREMİN- Ben galiba kendime ev tutucem. FERİŞTAH - Hah işte bu... Şöyle geniş güzel bir ev tut... O evde kiminle kalacağın belli olmaz... Yalnız bir tek ricam var. Üst katlarda olsun... Zemin katlar içime sıkıntı veriyor benim. MÜKREMİN- Numan amca bu ev mevzuu için senden biraz nakit isteyecektim... Malum eşya meşya durumları... Artık avans
Benim çocukluğumdaki evim camdandı. Kırar kırar tekrar yapıştırırdık ailece. Kaç kere döküldü üstümüze o ev biliyor musun? Kaç kere yaralandık odalarımıza girmeye çalışırken. Bu kadar çok yara aldığımızı belli etmedik el âleme tabii. Canımız kesildi ev içinde kaldı. Kol kırıldı yen içinde kaldı. Babam kırılan camlardan odama ayna yaptı. Bakardım. Nerde kırılıp, nerde birleştiğimi izlerdim. Parça parçaydım. Bütünümün nasıl olduğunu hiç göremedim. Yüzümü tam göremediğim için hep eksik hatırlıyorum çocukluğumu. Annem dökülen parçalardan boynuna kolye yaptı. Batardı. Elimi uzatmaya kalktığımda canım yanardı. Onun yanına yaklaşamadığım için tam anımsamıyorum anne kokusunuBölük pörçük, kesik kesik, belli belirsiz. Öyle işte.
Walla ben okudum!
Kalbi ölmüş kişilereyse bu dünya nurlu göründü. Görünüşü büyük, geniş… Fakat hakikatte dar! Dar olmasaydı bu feryat neden? Baksana… Daha evvel doğup bu âleme gelenlerin hepsi iki büklüm oldu! Bu dünyanın genişliği, bir gözbağı… Oysaki pek dar… Gülmesi ağlamaktan ibaret, övünmesi ardan, ayıptan başka bir şey değil. Dünya, görünüşte geniş, hakikat ta dardır, uyku da bu darlıktan kurtulmaya benzer. Hamam kızıştı, ısındı mı daralırsın, için sıkılır. Oysaki hamam geniştir, uzundur. O hararetten sana dar gelir, ruhun sıkılır, usanırsın. Yahut ta mesela dar bir ayakkabı giyersin de geniş bir ovada yürürsün. Fakat o geniş ova, sana öyle daralır ki… O ova o sahra sana âdeta zindan kesilir. Uyuman, o dar ayakkabıyı çıkarmana benzer. Uykuda bir müddet ruhun, bedenden kurtulur. Azizim, uyku, Allah velilerinin malı, mülküdür... Dünyadaki Ashab-ı Keyf gibi! Ev dar. Ruh bu daracık evde eli, ayağı çarpılmış gibi iki büklüm Ben de ana rahminde iki büklüm oldum. Dokuz ay doldu, artık buradan göçmem gerek! Anamı doğum ağrısı tutmasa bu zindan da ateş içinde kalırım. Ey tabiat, rahmini aç... Kuzu büyüdü, çıksın da o yemyeşil ovada yayılsın, otlasın artık! Doğum ağrısı, gebeye bir derttir ama çocuk için zindanın yıkılması gibidir. Gebe, ne yapayım, nereye sığınayım, diye ağlar... Çocuk kurtuluş vakti geldi diye güler! Gaflet, tenden ileri gelir, ten, ruh oldu mu artık şüphesiz bir hâlde bütün sırları görür. Nerde bir gölge, gece yahut gölgelik varsa yerdendir; göklerden aydan değil! Duman, kıvılcımlar saçan ateşten meydana gelmez, daima od
Reklam
Ey özünün sırlarına akıl ermeyen; Suçumuza, duamıza önem vermeyen; Günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık; Umudumu rahmetine bağlamışım ben. Büyükse de isyanım, kötülüklerim, Yüce Allah’dan umut kesmiş değilim; Bugün sarhoş ve harap ölsem de yarın Rahmete kavuşur elbet kemiklerim. Allah’ım bir geçim kapısı açıver bana; Kimseye minnetsiz yaşamak
Serdengeçti'de imzasız olarak yayımlanan Asrî Aile Serdengeçti'nin en popüler şiirlerinden biridir. Okuyucuların isteği üzerine derginin çeşitli sayılarında kısaltılarak tekrar tekrar yayımlanır. Önceleri imzasız olarak yayımlansa da, sonraları Heccâv ve Osman Yüksel Serdengeçti imzasına yer verilir. Şiir, Türk ailesinde görülen Batı
“Akşamları misafir gelince gül bari di mi? Hani arkadaşların gelmiş bak, mis gibi evin var, köy gibi bahçen var, kendini bayır aşağı salsan soluğu nerde alacağın belli değil, öyle geniş… Yayla gibi ev, eşyalar, kıyafetler son moda. Yiyip içiyorsun maşallah, sofranızda yok yok. Hamdolsun de, gül bol bol. Daha neyin şikayeti?”
Sayfa 163 - Armağan hanım
DAMİS: Sözünü ne zaman tutacaksın? TARTÜF-59: Ne zamandır "sen" demeye başladınız bana? Aramızda bunca yaş, baş, mevki farkı varken? Gençler yaşlılara karşı çok nazik olmalılar. Evet, bir "söz" den söz ediyorsunuz... Görüyor musunuz, ben size "siz" diyorum? Siz... Siz... Ne "söz"üymüş bu? DAMİS: Gerçekten
Sayfa 264 - YAPI KREDİ YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
Son zamanlarda içimde, kurgusunun bitmekte olduğunu sezen bir saat çaresizliği var. Belki de kuruntu. Belki de kurgum bitmeden zembereğim bozulacak. Zamanı durdurmak, yavaşlatmak, o akibeti kabil olduğu kadar geriye atmak merakı herhalde buradan geliyor. Eskiden beri az yaşamaktan, erken ölmekten korkarım. Sade ben mi, herkes korkar. Bu neden
Ölen şehirlerdir Taha değil Kuruyan nehirlerdir Lâmbadır sönen kış dökülmüş içine Sonbahar yaprağı ırmağı emmiş Asfalttır çekilen sıva bereket toprağının Bu Taha'nın ölümü değil yürüyüşü mezarların Kabirlerin şamarıdır çağın yüzüne Geceye batışıdır taş bakışlarının Tarihle öpüşme bitmiş demektir Güneşten aya Aydan geceye inmiş demektir
Taha'nın Ölümü -(Defalarca okuduğum ve okuyacağım bir şiir)
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.