Gecenin üzerime örttüğü çiy damlalarından kurtulup, doğrularak günün ilk öğününü, belki de mideme girebilecek birkaç lokmayı bulabilmek için hayatın içine atılıyorum. Benim olan tek şey şuradaki boş çöp tenekesinin yanında duran karton parçası. Gecenin ayazında bedenimin bütün sıcaklığını çekti oda. Beni sömürdü resmen, taş gibi kalktım yattığım
NOT : Aşkın gözü kördür.
Bu sıralar şizofren gibi mektupların olduğu kitapları okuyorum. Görünür de ne harika eserler olduğunu okurken yaşıyorum. Bana geçmiş dönemdeki zorlukları, ilişkideki sabrın derinliklerini gösteriyor.
Atalarımızın dediği gibi :
" Peh bizim zamanımızda böyle miydi? Teknoloji nerdeee o zamanlar..."
Keşke bizim zamanımızda da böyle olmasaydı diyorum bu eserleri okuyunca... Bizler de saf ve samimi aşkları, bu tür zorlu yollarla tecrübe etseydik.
Bir mektubun en erken 2 günde ulaştığı bir aşka tanık oldum. Bazen ulaşma süresi uzadı adresten, bazen de maddi problemler mani oldu mektubun gitmesine. İlk zamanlar Nahit hanımın bu ilişkiye pek yanaşmayarak iyice zorladığı bir dönemden görüşme döneminin özlemine ( hatta bir ara Orhan Veli artık at yarışlarından bahseder olmuştu :D) kadar yaşanılan bir duruma gelen aşk. Gündelik olaylardan bahsetmeleri, tanıdıklarını şunları şunları yaptı diye anlatmaları okur açısından bazen sıkıcı gelebilir. Fakat mektup sonuçta, o zamanlar sürekli aşktan konuşacak halleri yok ya :)
Nahit Hanım bazen Orhan Veli'yi çok yanlış anlayarak zor durumda bırakıyor mektuplarda. Fakat burada Orhan Veli'nin mükemmel sabrı ve sevgisi Nahit Hanımı kırmadan problemleri çözmesinde etkili oluyor. Meşakkatli bir aşk ama okundukça bizlere birçok şey katan bir aşktı onlarınki. Sabahattin Ali ve Aliye Hanım aşkı gibi çok samimi bir aşktı...
Çok beğendim. Okumak isteyenlere de tavsiye ederim :)
Sürekli böyle yorum olsun istiyorsunuz ama bu mümkün değil ki... :) Mayısın hatrına!
KOÇ: Canim benim. Ya ben yerim senin o duygusal , mutevazi, ince, anlayis yumagi duygularini! Sen seçildinde mi gönderildin bu dunyaya. Bir insan Bu kadar mi duzgun, bu kadar mi programli, bu kadar mi anlayisli olabilir.. Bu koçlar var ya, IQ seviyesi
yuksek
içeri bir amca girer, tansiyon ilaçlarını, değerini vs sorar. Sonra gözleri bir şeyleri arayarak duvarlara bakarken saate mi bakmıştın diye sorar kız. Hayır Atatürk'ün fotoğrafını arıyorum der amca. Tamam işin rengi belli oldu diye içinden geçiren kız, yok amca neden sordun diye geri cevap verir. Sonra taa masasına kadar gelerek anlatmaya başlar. Yok şöyle kahraman böyle muazzam, zekası dillere destan öngörüsü milleti kurtaran falan falan filan.
Tâbi baygın gözlerle dinleyen kızın gözleri İslam deyince açılır. Neymiş İslam ile başını kapatınca bilimden geri düşmüşüz, Atatürk bilime çok önem verdiği için biz insan gibi hayat yaşamışız ve daha niceleri. Tabi yeni bir önerme yok, klasik kemalist söylemler. İnsan biraz özgün olur, beyin fırtınası yapar ama nerdeee. Dediği her şeye anında cevabı yapıştıran kız, amcanın ukala tavrına ya sabır çekerek ah ulan amca yürü git işine diyorken amca gittikçe hiddetli konuşmaya başlar. Ama kız nezaketiyle, sakin ama mantıklı cevapları ile amcayı ezer lakin amca bunu anladı mı bilinmez. Gökten düşen üç ilaç da senin üzerine be amcam🙄. Bugün de sana dua edeceğiz demek.
Herkese Merhaba,
Serinin 5. kitabınıda bittirdik. Ben bu seride bir kitabı sevebilecek miyim acaba, merak etmeye başladım.Beğenmedim yine :/ spoiler olacaktır.
Kitap İblis olan Cadeon ve insan olan eşi Holly okuyoruz. Cadeon'ya insan eşi yasaklıdır, sahiplenme anında ,iblis anına geçtiği için insan eşini öldürebileceğinden yasak olmuştur.
Herkese Merhaba,
Eden serisinin 3. Kitabıda bitirdik. Kitap bittince bi ben ne okudum dedim yani, okurken zaten kitabı fırtlamamak için zor tuttum. ‘’Tuğçe sakin, para verdin kitaba sakin sakin’’ diye teselli ettim kendimi.Spoiler olacaktır.
İkinci şans olayını yazar yanlış anlamış sanırım. Bu kitabı okurken cıldırmak elde değildi. Kitap; Talia