Ne kadar uhrevi görünürse görünsün her aşk, kaynağını tamamen cinsel dürtüden alır. Hatta bu aşk, aslında tümüyle dürtüden ibarettir; sadece onun biraz daha belirgin, özelleşmiş ve doğrusunu söylemek gerekirse belki de daha kişiselleşmiş halidir.
Her anı bir hayatta kalma mücadelesi olan vahşi bir hayata dönüyor beyin travma anında. Çünkü bugün beynimizin hâlâ çalışmakta olan en temel yazılımına göre travma demek bir ölüm kalım mücadelesi vermek demek.
Galiba zamanın göreceliği en çok aşkta, savaşta, bir de hastalıkta ortaya çıkıyor. Dünyanın kalanı için akrep üç aşağı beş yukarı benzer şekilde soksa da, bu üç grupta ayakta kalmaya çalışanlar için zehrini başka türlü akıtıyor.
Hayatımızı, hayatın içinde aldığımız kararları işte en çok çocukluk acılarımız şekillendirir. Bilinçdışı, bir yandan o acılara çare ararken, bir yandan da o acıları bize tekrar tekrar yaşatmanın yollarını arar. Acıların tiryakisi olur çıkarız.