Nevruz Türklerin Ergenekon'dan Çıkış Bayramıdır.
Bu yazıyı okumaya başladığınızda Bölücüler yine o tehdit dolu Nevruz kutlamalarından birini gerçekleştirmiş olacaklar. Bu yılı "çözüm Nevruzu" ilan ettiler. Muhtemelen yaktıkları nefret ateşinin üzerinden "Öcalan'a özgürlük" sloganlarıyla atlayarak "ayaklanma"
Hepimiz ara ara silkinmeye, sarsılmaya ihtiyaç duyarız. Kitap o hissiyatı fazlasıyla veriyor.
İsmi kitabın ilk yazısının adı. Yoksa kitap içerisinde farklı konulara, farklı yaralarımıza değiniyor. Kitap sadece fikir kitabı değil. Okurken bilgi anlamında da bir çok şey öğretiyor. Çakma sufi kadirov'dan, İsrail siyonizmine karşı savaşan İzzeddin Kasım'a, Nevruz'un gerçek anlamından, Osmanlı dönemi huzur derslerine, Bayrakların ne söylediğinden, ille de Kudüs 'e bir çok mevzuya açıklık getiriyor.
Kendisi İlmi Araştırmalar merkezinde hoca olduğu için, kitapta ilim talebeleri için bir çok güzel öğüt var. Hikaye var. Olay var.
Yazar net, sade bir dille davası bildiği İslamı ve o yolda ilerlemeye çalışan kardeşlerine haklı bir serzenişte bulunuyor.
Ben tek nefeste okudum.
Eğer gündeminiz; Alemi İslamsa, ümmeti dert ediyorsanız, ilim yolunda ilerlemeye çalışıyorsanız, bu kitap size çok iyi gelecek. Tavsiye ediyorum.
Kitap genel olarak standart bir kurguya sahip. Bir süre sonra sıkılabiliyorsunuz. Kitapta ise en çok hoşuma giden sonundaki Yunanca sözlük kısmıydı. Kitap sayesinde Yunanistan'a ve yunancaya ilgim oluştu diyebilirim.
Yaşayan Doğu Dilleri Bölümü Kürt Seksiyonu Başkanı Joyce Blau Mem ü Zin yapıtı için " Fars yazarı Firdevsi ve Yunanlı Homeros gibi Ehmede Xane'yi ölümsüzleştiren bir eserdir der.Bu yönüyle Kürt edebiyatının en önemli eseridir .Aynı zamanda Ehmede Xane de Kürt edebiyatının en büyük yazarıdır dersek hata etmiş olmayız. Mem ü Zin bir aşk romanı, mistik bir şiir olmasının yanı sıra 17. yy Kürt coğrafyası ve halkının güçlü ve trajik bir destanıdır aynı zamanda.
Kitap aynı Allah'a övgü, Peygamber'e naad il başlayıp, gerçek ve mecazi aşkın tanımından, efsanenin geçtiği coğrafya üzerinden Mem ü Zin efsanesine ulaşıyor.
Kürt yazın sanatının bütün inceliklerini bu eserde görmek ve öğrenmek mümkün.Kürt edebiyatı, Kürt dili, Kürt kültürü, deyimler,kelime anlamları, söz sanatları ve Mitolojik bir çok bilginin dipnot şeklinde verilmesi okurun işini kolaylaştırıyor ama zaman zaman zaman konsantrasyonu dağıtıyor.Çok yüzeysel bir bilgiye sahip olduğum Nevruz ile ilgili özel bölümden çok istifade etmekle birlikte büyük keyif aldım.
Hikaye için ise söylenecek çok söz var da 'denmiyor ki diyesin'
Mutlak okumanız ve istifade etmeniz dileği ile.
Mem û ZînEhmedê Xanî · Yeryüzü Yayınevi · 20042,212 okunma
İhtiyar amcanı dinler misin, oğlum, Nevruz?
Ne büyük söyle, ne çok söyle; yiğit işde gerek.
Lâfı bol, karnı geniş soyları taklid etme;
Sözü sağlam, özü sağlam adam ol, ırkına çek.
Hilvan, 15 Teşrinisani 1348(15 Kasım 1932)
Türkiye Cumhuriyetinin Millî Bayramları, bu ülkede yaşayan herkesin gerçek insan onuruna kavuşmasının merhalelerini hatırlatan önemli günlerin ve o günlerde cereyan etmiş olan olayların milletçe tekrar hatırlama ve tekrar o günlerde cereyan eden olaylara sevinme vesileleridir. Ama her şeyden önce bu bayramlar ve onların kutlanması bizlerin insan
Selam söylen Reyhanlı'da Arap'a
Hesap etsin yaz ayına ne kaldı
Nevruz biter sümbül biter gül biter
Top top edip dermemize ne kaldı
Seçin ağalar da kötüyü seçin
Yiğitin üstüne kemhalar biçin
Yavuz at besleyen el malı için
Bölük bölük bölmemize ne kaldı
Ulam ulam olmuş galan yazılar
Ceren avlar gök boncuklu tazılar
Altı, Arap atlı şahbaz gaziler
Cıda vurup binmemize ne kaldı
Babına da Dadaloğlu'm babına
Koç yiğitler sığmaz oldu kabına
Kamalağın kar'ardıcın dibine
Silah çatıp yatmamıza ne kaldı
Selam söylen Reyhanlı'da Arap'a
Hesap etsin yaz ayına ne kaldı
Nevruz biter sümbül biter gül biter
Top top edip dermemize ne kaldı
Seçin ağalar da kötüyü seçin
Yiğidin üstüne kemhalar biçin
Yavuz at besleyen el malı için
Bölük bölük bölmemize ne kaldı
Ulam ulam olmuş galan yazılar
Ceren avlar gök boncuklu tazılar
Altı, Arap atlı şahbaz gaziler
Cıda vurup binmemize ne kaldı
Babına da Dadaloğlu'm babına
Koç yiğitler sığmaz oldu kabına
Kamalağın kar'ardıcın dibine
Silah çatıp yatmamıza ne kaldı
Avşarlar, Yozgat-Bozok yöresinde sürgündeyken Tecirliler ile Ceritler, Reyhanlı oymağının hayvanlarını sürüp kaçırıyorlar.
Reyhanlı ileri gelenleri Tecirliler'den ve Ceritler'den hayvanlarını geri istiyorlarsa da onlar: "Hayvanlarınızı sürüp kaçıranlar biz değiliz, Avşarlar'dır" diyorlar.
Bunun üzerine Reyhanlı beylerinden Arap adlı bir bey, Avşarlar'a atıp tutuyor: "Yaz gelince Avşarlar'dan öcümüzü alacağız, onlar hazır olsunlar" diye bu tarafa haber gönderiyor.
Ve işte Dadaloğlu’da bu şiirle, “sürgünden dönmelerine ve hesap sormalarına az kaldığını” ifade etmek istiyor, Arap'a cevap veriyor:
Selam söylen Reyhanlı'da Arap'a
Hesap etsin yaz ayına ne kaldı
Nevruz biter sümbül biter gül biter
Top top edip dermemize ne kaldı
Seçin ağalar da kötüyü seçin
Yiğidin üstüne kemhalar biçin
Yavuz at besleyen el malı için
Bölük bölük bölmemize ne kaldı
Ulam ulam olmuş galan yazılar
Ceren avlar gök boncuklu tazılar
Altı, Arap atlı şahbaz gaziler
Cıda vurup binmemize ne kaldı
Babına da Dadaloğlu'm babına
Koç yiğitler sığmaz oldu kabına
Kamalağın kar'ardıcın dibine
Silah çatıp yatmamıza ne kaldı
Avşarlar, Yozgat-Bozok yöresinde sürgündeyken Tecirliler ile Ceritler, Reyhanlı oymağının hayvanlarını sürüp kaçırıyorlar.
Reyhanlı ileri gelenleri Tecirliler'den ve Ceritler'den hayvanlarını geri istiyorlarsa da onlar: "Hayvanlarınızı sürüp kaçıranlar biz değiliz, Avşarlar'dır" diyorlar.
Bunun üzerine Reyhanlı beylerinden Arap adlı bir bey, Avşarlar'a atıp tutuyor: "Yaz gelince Avşarlar'dan öcümüzü alacağız, onlar hazır olsunlar" diye bu tarafa haber gönderiyor.
Ve işte Dadaloğlu’da bu şiirle, “sürgünden dönmelerine ve hesap sormalarına az kaldığını” ifade etmek istiyor, Arap'a cevap veriyor:
Vardılar Deliyar'a, uçurumun ağzına. Güneş bilemişti kayaların keskin ağzını. Her yanı çiçek basmıştı. Nevruz günleriydi.
Sordular birbirlerine, gözleriyle:
Sordular:
"Hazır mısın?" diye.
Sonra her ikisi de bıraktılar kendilerini uçurumdan aşağıya.
Uçurum kendi kendine yankı verdi. Ses verdi.
"Azer ! Azer ! Azer!"
"Yadigar! Yadigar! Yadigar !"
İkisi uçurumdan aşağıya doğru süzülürken nerden bilinmez
her ikisinin arasına keskin bir kılıç düştü.
O gün, bu gün o yankı sürer uçurumun ağzında. Uçurumun
başına gidenler hala duyarlar o yankıyı, o sesi.
Başka adlara lal olmuştur Deliyar.
Ancak Azer, der. Yadigar, der.
Tabiat sevgimizin en dibinde, kökünde Kamlık geleneğimiz yatar. Kurşun dökmekten nazar boncuğuna, derviş semahından Alevi semahına, içinde 'Ay' geçen bütün kız adlarımızdan, 'Su'yla ilgili bütün inançlarımıza, kırk sayısından Hıdırellez ve Nevruz'a kadar...