Psikanaliz, 1920’lere gelinceye dek, tüm nevrotik semptomların bilimsel açıklama ve sağaltımında devrimsel bir gelişme olarak algılanmaktaydı. Dahası, psikanalize yalnızca ruhsal sıkıntılara değil, savaş, cinayet, değişik sosyal kavga veya didişmelere de çözüm vaat eden bir tür “tılsımlı değnek” gözüyle bakanlar vardı. Sigmund Freud insan düşüncesine yeni bir yön çizen bir bilim öncüsü konumuna yükseltilmişti. Ne var ki bu coşku ve aşırı beklenti zamanla hayal kırıklığına dönüşmeye yüztutar. Klinik çalışmalara ilişkin istatistiksel incelemeler sonucun hiç de iç açıcı olmadığını gösterir. New York'ta bir doktor (Peter G. Denker), kliniklere üşüşen hastalardan sıkıntısı en yoğun olan beş yüz kişiyi aile doktorlarına sevk eder. Bunlardan iki yıl içinde üçte ikisinin iyileştiği saptanır. Başka bir incelemede ne kliniğe ne de aile doktoruna başvurmayanların bile aynı oranda kendiliğinden iyileştikleri belirlenir: Büyük masrafa, yıllarca süren klinik seanslara mal olan psikanaliz sağaltım uğraşının daha iyi bir sonuç vermediği artık görülmeye başlamıştı. Durumu kavrayan kimi psikanalistlerin daha baştan gerçeği dile getirmekten kaçınmadıkları bilinmektedir. Örneğin ünlü Amerikan psikanalisti Dr. Melitta Schmideberg'in uyarı niteliğindeki şu sözleri ilginçtir: Psikanaliz sağaltım yönteminin, aradan uzun yıllar geçmesine karşın daha doyurucu, daha kalıcı, daha yüksek oranda olumlu sonuç verdiği; diğer yöntemlerden, hattâ hastaların kendi hâllerine bırakılmasından daha başarılı olduğu söylenemez.* * Bkz. H. J. Eysenck, “What is the Truth About Psychoanalysis?”, Readers’s Digest, 1984.
Sayfa 419Kitabı okudu
Winston Smith'in iç konuşmalarından
"Dünyanın her yerinde, Londra'da ve New York'ta, Afrika'da ve Brezilya'da, sınırların ötesindeki gizemli, yasak ülkelerde, Paris ve Berlin sokaklarında, Rusya'nın sonsuz ovalarındaki köylerde, Çin ve Japonya'nın çarşılarında, her yerde ama her yerde, çalışmaktan ve çocuk doğurmaktan, hayatı boyunca işten başını alamamaktan harabeye dönmüş olmasına karşın hâlâ şakıyan o sağlam, yenilmez gövde dimdik dikiliyordu."
Can Yayınları ️Kitabı okudu
Reklam
Jewish Fundamentalism / Yahudi Fundamentalizmi
Tek bir gruptan ziyade bir kategoriyi ifade eden yahudi fundamentalistleri, modernizm karşısında asimile olmamış ya da olmayı reddeden, Yahudiliğin modem öncesi formlarına dönme arayışındaki yahudileri ifade eder. Günümüz yahudi toplumla­rında farklı şekillerde tezahür eden fundamentalizm başlıca üç sınıfa ayrılabilir: Haredi (Haredim) yahudileri,
152 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Kişiselleştirilmiş gerçek
“Bu konunun siyasetle ilgili değerlendirilmesini son derece yanlış bulduğumuzu dile getirmek istiyorum” diyor sayın bakan. Neyle ilgili veya nasıl değerlendirmemizi arzu ettiğini açıklamıyor. Herhalde hiç değerlendirmemiş olmamızı tercih ederdi. Nasıl olsa o değerlendiriyor. Gerçi onun değerlendirmesi de kendisinin değil, bir başkasının. Hepimizin
Hakikatin Ölümü
Hakikatin ÖlümüMichiko Kakutani · Doğan Kitap · 201934 okunma
The New York Times'ın “Son 125 Yılın En İyi Kitabı” Anketi
1. 1984 (Bin Dokuz Yüz Seksen Dört) – George Orwell / 1949 2. All the Light We Cannot See (Göremediğimiz Tüm Işıklar) – Anthony Doerr / 2014 3. Beloved (Sevilen) – Toni Morrison / 1987 4. Catch-22 (Madde 22) – Joseph Heller / 1961 5. The Catcher in the Rye (Çavdar Tarlasında Çocuklar) – J.D. Salinger / 1951 6. Charlotte's Web (Charlotte'un
208 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Akif Emre ismini geç tanımanın burukluğu olduğu kadar bir şekilde tanımanın anlamınin sevinci de içimde var şükür, Akif emre İz'ler kitabında okuyucuyu yormadan en uzun bölümleri neredeyse 2 sayfayı geçmeyecek şekilde oluşturmuş aslında kitaptaki bölümler yazarın köşesindr yayınladığı yazarlar ayriyeten yazarın ne iş yaptığı kim olduğunu merak
İz'ler
İz'lerAkif Emre · Büyüyenay Yayınları · 2017377 okunma
Reklam
61 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.