İşte yazın son gülüdür bu,
Uzakta yapayalnız açılıp duran
Sevdiği bütün dostları çekip gitmiş çoktan;
Ne akranı bir çiçek; ne de bir tomurcuk kalmış
Renklerinden kan vereceği, ya da karşılıklı dertleşeceği!
Senden geçemem ey garibim benim!
Razı değilim solmana; bak sevgililer uyuyor işte,
Var git sen de uyu onlarla
Uyu ki ben de usulca
Yapraklarını sereyim döşeğe
Akranlarının hiç kokusuz ve ölgün yattığı o yere
Ta ki ardından ben de geleyim,
Dostluklarım bozulup dağıldığında,
Ve aşkın billur kasesinden
İnciler saçılıp dağıldığında!
Ve uçup gittiğinde sevgililer ah!
Kim ama kim kalacak
Bu çorak dünyada?
20 yaşımdan beri 40'larımı yaşıyorum cümlesini okudum şimdi, topraksız ölüler olduk çaresizliğimizde, fakat bu bir engel bunu aşsak her şey güzel olacak değil mi?
Görmüyordu yarını şu an, gördüğü başkaydı bambaşka; belki bu değişim her şeyden daha güzel olurdu ama değişmek istemiyordu. Değiştiğinde tanıyamamak kendini, bundan korkuyordu.
En çok geceleri geliyor akla; geceler sessiz ve karanlık, sadece onunla dolayım diye. İhtişamlı bir gündüzde unutmuşluk aldanmasıyla niye gelsin ki, her gece mağrur bir eda ile gelip dolmak varken.
Bilmediğini bilmediği şeyleri az olan kişi her şeye hayranlıkla bakarken, bilmediğini bildiği şeyleri çok olan kişi her şeye bir sebep gözüyle baktığından hayranlıkla bakamaz hale geliyor.
Eyüp Sultanı tanımak, onun sevgililer sevgilisi ile olan muhabbetine, hasretine bilhassa vuslatına şahit olmak... Yine güzel bir kurgu ve yine sonuna kadar bitmesin isteyeceğiniz bir dost kitabı. Sevgili Ebû Eyüp, inşaAllah biz de kavuşuruz.