Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bütün gece yağmur yağdı. Küçük havuzum bir gecede, ağzına kadar dolu bir göl oldu. Uyandığımda, su kaplamıştı her yanı mavi, derin ve uçsuz bucaksız. Bir gecelik yağmur, nasıl da bir göl yarattı küçük havuzumdan? Dün gece geldi yağmur ve aralıksız yağdı karanlık saatler boyu. İlkin anlamamıştım böyle bir mucizenin olacağını. Karanlık odamda yatarken Sravana gecesine sarmalanmış ve dinlerken tarlalarda inleyen rüzgarı, bilmiyordum böyle bir mucizenin olacağını. Şimdi bakın gözyaşlarımdan oluşan şu engin denize, kar beyazı bir nilüfer yüzüyor üzerinde yalnız bir nilüfer, parlak, iyice açmış ve neşe dolu güneşe dönük yüzü. Kim bilir ne zaman açtı bu nilüfer, sonu görünmeyen bu gözyaşı denizinde? Tek başıma oturmuş bakarken bu nilüfere, şaşıyorum geceki hüznümün tomurcuğuna. Tüm kırgınlıklarımdan, uyanık kaldığım gecelerin gözyaşlarından ve sert rüzgarların dağıttığı iç çekişlerimden, nasıl oldu da açtı bu nilüfer? Bu beyaz ve saf nilüfer, nasıl oldu da çıktı gecelerin hüznüyle dolu yüreğimden?
Sayfa 117 - 101 Şiir
Çünkü her şey ortadaydı, "Tamam Nilüfer" demek isterdim ona. "Sen Serhat'a kızgınsın, bir erkek seni iki saat bekletiyorsa bu ilişkiye önem vermiyor demektir. Hiç sevilmemişsin demektir. Ama ne olur böyle yapay hareketlerle kurtulmaya çalışma o hüzünden, bırak şu dişi iklimin sahte gururunu, illa ki yaşamak istiyorsan da bir erkek gibi yaşa hüznünü."
Reklam
"Belki de bu yüzden teselli ediyordu bizi edebiyat, başka hayatları hiç değilse hayalimizde, dolaylı yaşayabildiğimiz için."
SUSKUN Sus, kimseler duymasın. Duymasın ölürüm ha. Aydım yarı gecede Yeşil bir yağmur sonra... Yağıyor yeşil.
Kadın isimleri neden erkek isimlerinden bu kadar farklıydı ki? Kadınlara neden sanki hayal ürünüymüşler gibi masalsı ve rüyamsı isimlerin verildiğini merak ederdi. Erkek isimleri hep cesaret, iktidar ve yetki ihtiva ediyordu; mesela Muzaffer, Faruk ya da Hüsamettin. Oysa kadın isimlerinden yansıyan, kırılgan bir zarafetten ibaretti – porselen bir vazo gibi. Nilüfer, Gülseren ya da Binnaz gibi isimlerle, kadınlar bu dünyanın süsleriydi adeta; alaca bulaca kenar oyaları.
Bostan dolabının yanındaki, suları bana kahverengi gözüken, o küçük ve eskimiş havuzdaki solgun ve kederli nilüferlere gidip bakardım çocukken, babam, onların kökleri olmadığını anlatmıştı bana. neden bu çiçekleri hep bir şeylere benzetmek için kullandıklarını ancak büyüyünce anladım. yalnızca bu çiçekler, hep bir yerlere gidecekmiş gibi azade ve özgür oluyorlar ama küçük bir havuzun içinde bir yere gitmeden yaşıyorlardı. hayat da böyle bir şeydi benim için; hep bir yerlere gidecek gibi duran, yalnız ve bir yere gitmeyen bir çiçek. bütün bir hayatın özeti buydu. bende bir yere bağlanmadım ve bir yere gitmedim; öyle solgun nilüfer gibi bir havuzun içinde yalnız başına durdum, köklerimi salamadım, ne, olduğum yere sağlamca yerleştim, ne, başka diyarlara kaçabildim. bana bakanlar, beni seyredenler, beni sevenler oldu ama kimse yakasına takmadı beni, kimse odasına koymadı, kimse beni sulayıp büyütmek için uğraşmadı. onlara ihtiyacım olmadığını, havuzumda tek başıma yüzebileceğimi düşündüler. ben de bu yüzden; kederi, yalnızlığı, kirlenmeyi öğrendim ve hayata benzedim. ne garip başka bir şey de olmak istemedim, beni beğenmeleri yetti bana.
Reklam
Hint kınası
Ellerine, hint kınasının çevrelediği parmaklarına baktı. Baş parmağıyla işaret parmağı arasındaki boşluğa dokundu. Kınacı oraya, nilüfer yaprakları ve sarmaşık desenleriyle birlikte Naveen'in ismini işlemişti. Silinmesini istemiyordu çünkü çocukluğuyla, ailesiyle, Hindistan'la olan bağının da o kınayla birlikte yok olmasından korkuyordu.
"Dokunmayın gözyaşımla yıkanıyorum"diye bağıra bağıra,hıçkıra hıçkıra.. Utana utana...Ağlıyordum işte. Sezen,"Ağlamak güzeldir", Nilüfer,"Erkekler ağlamaz"diyordu.Bense"Ağlayabiliyorsan hala umudun var" diyorum.
Sayfa 23 - DestekKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.