995 km
Murathan Mungan’ın yazılarını severek okuyordum ama bu kitabı bende hayal kırıklığı oldu. Kendisi sanki sürekli ideolojisini aralara sokuyordu. İlk bölüm daha güzeldi ancak ikinci bölüm çok daha durgundu. Sanki propaganda olsun diye alelacele yazılmış bir kitap gibiydi. Maalesef beğenmedim.
Kemal Tahir
Spoiler değildir. Sadece kitap hakkındaki beklentimden bahsettim.
Kitap ilk başta çok hızlı ilerledi. Ölümler, doğumlar, evlenme olaylarının hepsi çok akıcı şekilde anlatılmıştı. Ancak daha sonra kitap akıcılığını tamamen kaybetti. Bu eser üçlemenin ikinci kitabıymış. Bunu kitabı bitirdikten sonra fark ettim maalesef. Ancak, kitap belli bir konuda dönüp dolaşıp tıkanıyor. Kemal Tahir’in başka bir kitabını daha okumuştum. Maalesef o da aynı şekilde aynı hissi vermişti. Okunabilir ancak herkese hitap etmeyeceğini düşünüyorum.
Karşıma çıkan her şey yetersiz. Soluduğum her şey yetersiz. Dalgalar, odalar, mekanlar, sevgiler yetersiz. Suların tadı yetersiz. Günlerin uzunluğu yetersiz. Haftaların günleri yetersiz.
‘içimde ona karşı tarifi imkansız bir şefkat vardı. yatağında nasıl uzandığını, nasıl ağır ağır nefes aldığını, saçlarının yastığa nasıl serildiğini tasavvur ediyor ve hayatta bu manzarayı görmekten daha büyük bir saadet olamayacağını düşünüyordum.’
"Oysa ben her an sana bakmak, bir sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum.."
“Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.”
“Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu”
/EDİP CANSEVER
“Tanrım, değiştiremeyeceklerimi kabullenmem için sabır, değiştirebileceklerimi değiştirmek için cesaret, farkı anlamak için akıl ver.” – Reinhold Niebuhr