Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bilinç dışı bir itaat halinde yaşarken kendimizi itaatkar olarak değil de gerçekçi, normal ya da mantıklı olarak düşünürüz. Hayatın gerçekte nasıl olduğunu biliyormuş gibi yaşarız. En kötü itaat farkında olmadığımız itaattir.
"Yaşamayı seçmek, kendini bilinçli bir şekilde yaşama adamak - bol miktardaki, olanca kaosuyla ve olanca acısıyla."
Reklam
Şöyle düşündüm: "Madem yaşayamıyorum, öyleyse ölmek zorundayım."
"En tehlikeli, en istikrarsız günlerimde bir kitap sayesinde dengemi buldum ve kitaplar birer sal misali beni kurtardı."
"Ben eve dönmeye bayılırım - mutluluktan anladığım eve, sevdiğim kişiye dönmektir."
"Kendimi bir olgu değil de bir kurgu gibi okumaya devam etmeyi yeğlerim."
Reklam
"Yaşamımı bütün o onayları, kabulleri hiçe sayarak, kökten değiştirmenin peşindeydim."
Marianne'in gerçek mutluluğu gördüğü bir pencere oluyor bu; kendisinin açamadığı, açıp da aşamadığı bir pencere.
Sayfa 225Kitabı okudu
152 syf.
4/10 puan verdi
Gerçekten tek bir olumsuz yorum yok mu? Oysa ben hiç mi hiç sevemedim kitabı. Ki yazarını kişi olarak sevmeme rağmen kitap olmamış bence. Evet akıcı ilerliyor çabuk bitiyor. Ama öykülerden çok ne çiziktirse uğraşmadan kitaba ekleyevermiş gibi. Kitaba adını veren öykü anlatım açısından güzeldi. Ama o da konu itibariyle hoşuma gitmedi. Elbette ki hayatta her şey var, görmezden gelinemez de belki. Ama ben böyle şeylerin kitaplar da dahi olsa normalleştirilmesi taraftarı değilim. Çünkü normal değil. Tek güzel yanı işte o fotoğraflar.Yazılanları fotoğraflarla bağdaştırmak güzeldi. Videolarını izlemeye devam edeceğim izlemeyi sevdiğim için; ama bir daha kitap yazarsa okumayacağım kesin.
Arkada Yaylılar Çalıyor
Arkada Yaylılar ÇalıyorMelikşah Altuntaş · Holden Kitap · 2024311 okunma
Psikiyatri kendi sınırlarını bilmeli ve büyüklenmeci bir tavirla normal insan davranışına, yaşantısına ve düşüncelerine müdahale etme hakkı olmadığını görmeli. Gündelik kaygıların, can sıkıntısının, unutkanlığın, kötü yeme alışkanlıklarının ruhsal hastalık olmadığını, kendimizi rahat hissetmediğimiz, kültürel ya da sosyal nedenlerle aidiyet duygumuzu yitirdiğimiz bir toplumda uyum sıkıntısı çekmemizin hastalik olmadığını fark etmeli. Çünkü bu nedenle gerçekten hasta olup psikiyatrik desteğe ihtiyacı olan hastalar ihmal ediliyor.İsviçre'de yapılan bir araştırmaya göre gerçekten depresyonda olan hastaların yüzde 80'i uygun ilaç tedavisi görmezken, antidepresanların büyük çoğunluğunu aslında hasta olmayanlar kullanıyor.
Sayfa 131 - PinhanKitabı okuyor
Reklam
Bu cümle bana kendimi hatırlattı. Ne garip
Normal görünmek için gün boyu harcadığı çaba başka bir şeye enerji bırakmıyordu…
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: Müslümanın misali yeni bitmiş taze ekin gibidir. Ne taraftan ona rüzgar gelirse, onu eğer. Rüzgar normal esince, belayı savar. Facir, çam ağacı gibi düm düz ve kaskatıdır. Taki Allah'u Teala onu dilediği vakitte yıkana kadar.
Sayfa 214 - 2.ciltKitabı okudu
Normal insanın yaşamaya kurgulanmış bir nüvesi var. Benim gibi normal olmayanlar, normaller tarafından koyulan kurallara uyum sağlayana kadar hastanelerde ilaç ve şok tedavisi görüyorlar. Ne zaman ki “Yaşamak istiyorum" diyerek hayata dört elle sarılıyorsun, o zaman seni aralarına kabul ediyorlar ve onlarla olmaya hak kazanıyorsun. Çünkü normal olmak, yaşamayı istemek demek... Bu onların kuralıydı, benim değil... İntiharı düşünüyordum. Ölmeyi istiyordum. Bu beni farklı kılıyor ama diğer insanlardan üstün kılmıyordu, bunu da biliyordum. İnsanlar farklıyı arıyorlar, farklıyı görmeyi seviyorlar, değişik bir tür hayvana bakar gibi bakıyorlardı yüzüme. “İntiharı düşünen insan böyle bakarmış, ne tuhaf” diyerek, hayretle... Belki de zayıflıktı intihar kararı, yanlıştı, ama bunu bilemiyordum. Bildiğim, daha doğrusu bipolar bozukluğun doğasında olduğunu sonradan öğrendiğim şey, bu istek, benim bir o kadar da hayata bağlı, neşeli, dışadönük halimi inkâr edişimdi. Bu duygu halinde oluşumu eleştirenler oldu. Yaşamaktan sıkılmak benim için felsefi bir süsmüş, dikkat çekmek istiyormuşum... Böyle dediler, eleştirdiler.
Sayfa 52
20 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
İş bankasının pekte popüler olmayan serilerinden biridir kendisi. Lili bu kitapta aşırı heyecanlı, sabırsız biraz da limitleri zorlayan bir halde. Çocuğuma heyecanlı olmasını anladığımızı ama biraz sabırlı olması gerektiği anlar da yardımcı olsun diye almıştık. Umarım yerine ulaşır :) Yazarın sulu boya çizimleri çok tatlı incelemeye özellikle bayılıyorum. Lili de çok tatlı yaramazlık olarak nitelendirilen, çocukça normal olan ne varsa yapıyor. Kitabın sonunda Lili'nin heyecanını bastırmak için görev veriliyor, Lili günü güzel bitiriyor. Hoş bir kitap.
Şaşkın Lili ve Müzede Bir Gün
Şaşkın Lili ve Müzede Bir GünJedda Robaard · İş Bankası Yayınları · 202124 okunma
Yeni bir gün birazdan bir kere daha başlayacak. Bir kere daha gerçekleşecek. Her günkü gibi. Ama bunun her gün, her gün ve her gün bir kere daha olması onu basitleştirmiyor. Hatta bakmasını biliyorsan onu büyütüyor. Onun tümünü görmek de zor. Kimin gözü bu kadar büyük? Tümünü görecek gözün normal bir gözden bir kaç kere daha iri olması gerek. O zaman da başkaları tarafından alaya alınmak korkusu var. En iyisi, eğer böyle bakabilen bir gözün varsa, onu başkalarından saklamak mı dersin?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.