Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Cenâb-ı Hak, insanı, kâinata câmi bir nüsha ve on sekiz bin âlemi hâvi şu büyük âlemin kitabına bir fihrist olarak yaratmıştır. Ve Esmâ-i Hüsnâdan herbirisinin tecellîgâhı olan herbir âlemden bir örnek, bir nümune, insanın cevherinde vedîa bırakmıştır. Eğer insan, maddî ve mânevî herbir uzvunu Allah'ın emrettiği yere sarf etmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa ve şeriate imtisal ederse, insanın cevherinde vedîa bırakılan o örneklerin herbirisi, kendi âlemine bir pencere olur. İnsan, o pencereden, o âleme bakar ve o âleme tecellî eden sıfatla o âlemden tezahür eden isme bir mir'at ve bir âyine olur. O vakit insan, ruhuyla,  cismiyle âlem-i şehadet ve âlem-i gayba bir hülâsa olur ve her iki âleme tecellî eden, insana da tecellî eder. İşte bu cihetle, insan, sıfât-ı kemâliye-i İlâhiyeye hem mazhar olur, hem muzhir olur.
dünyanın mal ve evlâdı ve istirahatı pek muvakkat ve geçici ve herhalde bir gün onları bırakıp toprağa girecek olmasından, onların yüzünden âhiretini zedelememek ve sabır ve tahammüle alışmak ve istikbaldeki ehl-i imana kahramanane bir numune-i imtisal, belki imamları olmak Şualar - 301
Sayfa 301
Reklam
Selam sana; ey düşkün insanlığa sabrın kanatlarına tutunmayı öğreten göklerin öğrencisi. Selam sana; ey içimi acıtan her ne varsa yokluğa savuran şefkat meleği! Selam sana; tahammül edilmesi zor olan her türlü cahilliğe büyük bir sabır ve dirençle göğüs geren adanış anıtı! Selam sana; ey kendinden vazgeçercesine insanlığa adanan nümüne-i imtisal. Gurbetin öyle bunaltıcı ki efendim, eritmek istiyorum göz yaşlarımla tüm mesafeleri. Bir rahmet yağmuru olup yağmanı diliyorum kuraklıklarıma, Ve yorgun sular gibi dökülmek Liva-i Hamd altına. Salat ve selam sana ey aşk mürebbisi. Gönül dolusu selam ve özlem sana...
Bir toplum kendi varlığını temin eden makul yolları sağladıktan sonra ferdî ve sosyal olarak kemalini aramanın imkanını elde eder. İşte tam da bundan sonra esas siyaset yani ferdî ve sosyal olarak kemali arayış, insan-ı kamili numune-i imtisal olarak kavrayarak onu sosyal ve sistem seviyesinde temsil ve temessül etmenin makul yollarını geliştirmekle mümkün olur.
Rakamlar hayatımızın her alanında çokça yer tutmaya başladı. Çok fazla insana ulaşma çabasının,insanları irşat etme ve emribilmaruf sorumluluğunu ifa etme gibi masum duygularla perdelenerek aslında görünür olma ve daha fazla insan tarafından takdir edilme adına yapılan sinsi ve şeytani bir planın parçası olduğunu düşünüyorum. Daha çevresindeki en yakın insanlara numune-i imtisal oluşturamamış şahıslarda,daha fazla insana ulaşma gibi bir çaba gözlemleniyor. Hz.Ömer herkesin büyük büyük rakamlarla hayır işlemeyi Allah'tan istedikleri bir ortamda "Ben bir oda dolusu Ebu Ubeyde b.Cerrah isterdim." diyor. Biz yaşamakla ve en yakınımızdan başlayarak insanlara örnek olmakla mesulüz. Samimiyetle irşat görevini yerine getirdiğimizde, meşru dairede kaldığımız müddetçe Allah birimizi nasıl bin ediyor göreceğiz. Biz hakka tercüman olalım, birçok yar ve yaren bulacağız Allah'ın izniyle..
160 syf.
9/10 puan verdi
Bismillahirrahmanirrahim Bu kitabı lise yıllarımda okumuştum. Üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen hatırladığım kadarıyla birkaç kelâm edelim. Ahmet Bulut hocamızın üslubunu Cennete götüren namaz kitabından bildiğim için kitabı okurken zorluk çekmedim. Kitap bizlere başımıza gelen herhangi bir musibet karşısında nasıl sabretmemiz gerektiğini ve hayatımızı onunla beraber nasıl idame ettireceğimize dair numune-i imtisal olabilecek Fatma'nın hayatını anlatıyor. Bu anlatım Ahmet hocamızın akıcı dili ile birlikte birleşince de ortaya çok güzel kazanımlar çıkıyor. Bu kitapta insanların kendilerine dair çıkarabileceği çok önemli dersler olduğunu ve kendi yaşantımızlada mukayese edildiğinde birçok kişinin bu hayatı ne kadar rahat,konforlu ve lüks yaşadığını fark edeceksiniz. Ben bu kitabı okuduktan sonra kendimden utandım. Bize göre engelli olan Fatma eğer bunca zorluğa rağmen senden benden daha çok Allah'a karşı sorumluğunu yerine getiriyor ve şükrünü edâ edebiliyorsa bende dahil hepimiz dönüp kendi yaşantımıza bakmamız lazım. Kitap gönüle hitap ettiği için okuyan kimselerde birtakım duygusal haller ortaya çıkabilir. Ben okumanızı naçizane tavsiye ederim. İstifadenizin bol olması dileğiyle.. Allaha emanet olun.
Fatma - Dua Engel Tanımaz
Fatma - Dua Engel TanımazAhmet Bulut · Nesil Yayınları · 2011511 okunma
Reklam
Hakimiyeti Milliye'nin 15. sayısındaki bir pasaj, İslam dünyasına nasıl bakıldığını iyi açıklar: "Davayı milliyemizin müdafaası uğrunda katlandığımız mahrumiyet ve fedakarlıklar, aynı maksatla devri mücadeleye girmiş bulunan bütün Müslüman milletlerle ruhlarımızı daha yakından birleştirerek onlara azm ve sebat için numune-i imtisal teşkil eder. İşte İrade-i Milliye'nin kuvveti bu mahiyeti hakikiyesindedir. Hürriyet ve istiklaliyetin kıymetini bilen, onun sayesinde asırlardan beri tarihine biriktirdiği zaferlerin heyecanı iftiharını hala kendisinde duyan ve sekiz yüz milyon İslamın kıble-i uhuvvetini başında tutan bir ümidin istiklal mücadelesi, tarihin cereyanı hadisatı üzerine müessir bir vakıayı azimedir." Bu anlayış içinde ulusal egemenliği için mücadele veren her topluma destek verilmiş, çabaları saygı ile anılmıştır. Hatta Faysal'ın Suriye'de Fransızlarla mücadelesine bile. Nadir olarak ve sadece bir kere Hintlilere Dünya Savaşı sırasında İngilizlere yardımlarından dolayı bir sitem varsa da, Araplardan hiç şikayet edilmemesi dikkatlerden kaçmaz, oysa Ankara'daki kadroların büyük kısmı Suriye cephesinde savaşmış kişilerdi. Aynı dönemin Arap basını ile karşılaştırılırsa büyük fark hemen görülür. Mısır'dan Irak'a kadar ki ülkelerde, sık sık eski Osmanlı yönetiminden, İttihatçılardan, Türklerden şikayete rastlanır. Açıkçası geçmişten tam kopmuş olduklarını söylemek mümkün değildir. Mamafih Ankara hareketinin özelliğini tam fark edememelerini doğal karşılamak gerekir.
Sayfa 288 - Boyut YayınlarıKitabı okudu
Bolşevizm ile beraber bilhassa Türkiye'de başlayan hareketi vatanperverane için Turanizm, Panislamizm gibi evsafdan da bahsedilmektedir. Turanizm, bir nevi emperyalizm olmak itibariyle Türkiye'de bir hayalden ibarettir. Hayalete hücum etmek ise Servantes'in kahramanlarına yakışır. Panislamizme gelince buna bir meslek ve bir gaye şeklinde yürümeğe zaten lüzum yoktur. İslamiyet, bütün salikleri arasında kavi bir imana müstenit uhuvveti umumiye tesis etmiştir. Bu uhuvveti umumiye, yek diğerine müzaharet ve bilhassa makamı Hilafete pek fedakârane merburiyeti istilzam etmekle beraber hiç bir zaman bir vahdeti siyasiye ve bir emperyalizm şekline münkalib olmamıştır. Dava-i milliyemizin müdafaası uğrunda katlandığımız mahrumiyet ve fedekarlıklar, aynı maksatla devri mücadeleye girmiş bulunan bütün Müslüman milletlerle ruhlarımızı daha yakından birleştirerek onlara azm ve sebat için nümune-i imtisal (Misal getirilecek örnek) teşkil eder. İşte irade-i milliyenin kuvveti bu mahiyeti hakimiyesindedir. Hürriyet ve istiklaliyetin kıymetini bilen, onun sayesinde asırlardan beri tarihine biriktirdiği zaferlerin heyecanı iftiharını hâlâ kendisinde duyan ve sekiz yüz milyon İslamın kıble-i uhuvvetini başında tutan bir ümidin istiklal mücadelesi, tarihin cereyanı hadisatı üzerine müessir bir vakıayı azimedir.
Sayfa 63 - Boyut YayınlarıKitabı okudu
Hamdin en meşhur manası, sıfât-ı kemaliyeyi(Allahın kusursuz ve sonsuz derecede üstün olan vasıflarını) izhar etmektir. Şöyle ki: Cenab-ı Hak insanı kâinata câmi' bir nüsha ve onsekiz bin âlemi hâvi(kapsayan) şu büyük âlemin kitabına bir fihrist olarak yaratmıştır. Ve esma-i hüsnadan herbirisinin tecelligâhı olan herbir âlemden bir örnek, bir numune, insanın cevherinde vedia(emanet) bırakmıştır. Eğer insan maddî ve manevî herbir uzvunu Allah'ın emrettiği yere sarfetmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa ve şeriata imtisal ederse, insanın cevherinde vedia bırakılan o örneklerin herbirisi, kendi âlemine bir pencere olur. İnsan o pencereden, o âleme bakar. Ve o âleme tecelli eden sıfatla, o âlemden tezahür eden isme bir mir'at(ayna) ve bir âyine olur. O vakit insan ruhuyla, cismiyle âlem-i şehadet ve âlem-i gayba bir hülâsa olur. Ve her iki âleme tecelli eden, insana da tecelli eder. İşte bu cihetle insan, sıfât-ı kemaliye-i İlahiyeye hem mazhar olur, hem müzhir olur. İşarat-ül İ'caz - 17
150 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.