Hatırımdadır, şöyle bir şey aklımdan geçmişti: "Bir sihir ya da mucizeli bir güç, son yıllarda geçirdiklerimi unutturabilse de, dinç bir kafayla, yeni bir güçle her şeye yeniden başlasam..." Evet, o sıralar böyle hayaller kuruyor, dirilmek umudu besliyordum. Bazen de kendi kendime, "Bari büsbütün aklımı oynatsam da akıl hastanesine girsem, belki tedaviden sonra beynim yeniden doğru dürüst çalışmaya başlardı," diyordum. Yaşama arzum, hayata inancım vardı!
Yalnızdım, gizemlerle dolu görkemli doğa, soluk mavi gökyüzünün belirsiz yüksek bir yerinde çekici parlak bir daire halinde nedense kalakalmış, ama bir yandan da gökyüzünün her yerinde olan, sanki uçsuz bucaksız boşluğun her yerini kendisiyle dolduran ay ve ben, insanlara özgü bütün sığ, zavallı tutkularla küçülmüş, ama aşkın uçsuz bucaksız gücüne sahip zavallı bir solucan olan ben... Bana öyle geliyordu ki, bu anlarda sanki doğa, ay ve ben, hepimiz bir ve aynıydık.
Etinde ilikler açılıp ülkeye ilikleniyordu durmadan ama bize anlatılan hikayelerle bir türlü tutmuyordu onun ilikleri. Sık sık cam kırığı doluyordu ağzının içi..
Bir insanın etrafında ki dünyaya ve hayata bakarak bazı düşüncelerini yazıya dökmesi belki bir ömür sürdü; sonra ben geldim ve iki dakikada bam! Her şey bitti.
Bir kadının yanan bir evde kalmasına yol açtıklarına göre, kitaplarda birşeyler olmalı... hayal edemeyeceğimiz birşeyler; orada birşeyler olmalı. İnsan bir hiç uğruna kalmaz.