O güne kadar demek ki bir hayal âleminde yaşamıştık. Bütün inan-dığımız şeyler demek ki bir vehimdi, bir aldanıştı. Bu imparatorluk as-lında belki çoktan ölmüştü. Biz onu belki de sadece, kendi hayalimizde yaşatmıştık. Şu kaybolan Osmanlı Afrikası, belki hiçbir zaman bizim olmamıştı. Şu Osmanlı Avrupası belki çoktan beri artık bizim sayılamazdı. Girit, Sarkî Rumeli, Tuna eyaletleri olan Bosna-Hersek, demek ki çoktan bizim için artık tarihe karışmıştı.
Ya Asya Türkiyesi? Fakat onun üstünde de; Türk, Arap, Kürt, Ermenigibi ayrılıklar yok muydu? Bütün şu Arabistan'a biz, nasıl “bizim!”diyebilirdik ki, oralarda, yüzyıllardan beri israf edilen kanımızdan başka bizim hiçbir şey yoktu.