Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tal
Tarih:15 Mart 1921 “O gün her zamanki gibi sabah erkenden kalkmıştık. Son günlerde hiç dışarı çıkmıyorsun. Bu gün birlikte dışarı çıkalım da biraz hava al dedi. Hiç canım istemiyordu. Boş ver evde bir sürü işim var dedim. Onun üzerine hiç ısrar etmedi ve öyleyse ben köşedeki büfeden bir sigara alıp geleyim dedi. Sanki hiç çıkmak istemiyor
"Biricik sevgilim, bu benim vasiyetimdir. Başka maddi var- lıklar için yapılıyor da, neden kalbin hazineleri için de vasiyet hazırlanmasın? Aşkım benim bütün varlığım değil mi? Burada sadece aşkımla ilgitenrnek istiyorum: O senin Clemence'ının yegane hazinesi oldu, ölürken de sana bırakacağı tek şey. Jules, hala seviliyorum, mutlu
Reklam
Bir Öğretmen Dünyayı Değiştirir
Hikaye 1936 yılında Denizli'nin Acıpayam ilçesinde görevli öğretmenlerin pikniğe gitmeleriyle başlıyor. Öğretmenler piknik yaparken keçilerini otlatan küçük bir çoban çocukla karşılaşır. Çobanı yanlarına davet edip çay ikram ederler ve ismini sorarlar. Küçük çoban ürkek bir sesle cevap verir: Hüseyin... Hüseyin’e öğretmenler yanlarındaki
Gilles Deleuze ile söyleşi - A'dan Z'ye
“A” Animal [Hayvan] Bir hayvanda beni etkileyen şey nedir? Beni etkileyen şey, evvela her hayvanın bir dünyaya sahip olması, bu çok merak uyandırıcı, çünkü öyle çok insan var ki, bir dünyası bile yok; bir dünyası olmayan bir sürü insan. Bunlar herkesin hayatını yaşar, yani herhangi birinin ve herhangi bir şeyin. Oysa hayvanlar, onların
Gül bahçesi. Bayram Şekeri. Huzurun ilk hecesi. Eskiyor her şey dün gibi. Zamanı zamana şikayet ettiğimiz devirlerden geçtikte geldik. Aşkı yalnızlığa takıp astık boynumuza. Huzurun adını sessizlik, dinginlik koyduk mesela! Gönlümüzün aydınlığını, nicel kavramlara sıkıştırmak istemedik. Haklıydık belki, dün olduğu gibi! Kalabalık bir
UZUN BİR ISTIRABIN SONUNDA VE BİR SAADET ÂNINDA GELECEK ÖLÜMÜN TÜRKÜSÜ
Bir sahile varacak günlerimiz.. Günler ki namütenahi ıstırap. Kalmayacak bugünkü hasta, harap Yüzlerde bahtın karanlığından bir iz. Şekillenecek ruhu çeken kutup: Sevmek kadar tatlı, yaşamak kadar Kısa bir ânın ötesinde bahar. İşte o dem ki bir ömrü unutup Açacağız nurdan kapılarını Bugün vadedilen cennetimizin. En güzel, en son memleketimizin Bulacağız ışıktan pınarını. Gün vuracak baktığımız her yüze Ve kızlar, kucaklarında çiçekler, Ebedi baharı getirecekler Bu yeniden başlayan ömrümüze.
Reklam
Hayran hayran seyrediyorum onu. Böylesi geniş kapsamlı bir tasarıyı yavaş yavaş, inatla gerçekleştirmek, büyük bir çabayı gerektirmez mi? Yedi yıl önce bir gün (yedi yıldan beri kitaplara daldığını söylemişti) kimbilir nice şatafatla bu okuma salonuna girdi, duvarları dolduran ciltlerce kitabı şöyle bir gözden geçirdi, mutlak o da Rastignac gibi: "Bilim, işte seninle karşı karşıya kaldık," dedi, ve ilk rafın ilk kitabını alıp, saygıyla, korkuyla, sarsılmaz bir kararlılıkla ilk kitabın ilk sayfasını açtı. Ve bugün L'ye dek gelebildi. J'den sonra K, K'dan sonra L. "Kınkanatlılar"ı inceledikten sonra hemen quantum teorisi'ne, Timur'la ilgili bir yapıt'dan darwinisme'e karşı yazılmış bir katolik yergisine geçti. Böyle olduğu halde yıllardır bir an bile tedirgin olmadı. Herşeyi okudu, Parthenogenese'le ilgili bilgilerin yarısını, canlı organların kesimlerine karşı yazılmış kanıtların yarısını dağarcığına doldurdu. Önünde, ardında koca bir evren var. Ama bir gün gelecek, en son raftaki en son kitabın en son sayfasını da kapatırken: "Ya şimdi, şimdi ne yapacağım?" diyecek kendi kendine.
Sayfa 44 - Yazım hataları, kitapta olduğu gibi aktarılmıştır.
""İlaçlarını almaya gidiyorum" dedim. Cevap vermedi, kafasını yüzüme çevirmedi. Ne zaman babamı ziyarete gitsem üç gün konuşmazdı benimle. "Dördüncü gün hadi kahve yap bana," dedi nazlı nazlı. Çıktım evden dönmek istemedim hiç. Anadolu eczanesine gittim. Sümeyra mutsuzdu bugün. İlaçları uzattı, "Selam söyle anneye," dedi. Olur dedim. Sevgilisiyle kavgalıydı yine. Kıskanmıştı onu sevgilisi. Her akşam pos bıyıklı patronla mesai yapıyordu ve o mesai sabahı buluyordu. Gece nasıl geçerdi onlar için bilmezdi kimse. Kıskanmak için iyi bir sebepti bu. Yüzü paramparçaydı Sümeyra'nın. Eve döndüm. "Anne," dedim ses gelmedi. Banyo, tuvalet, boş oda, salon, mutfak sessizdi. Abimin odasına yöneldim. Kapıyı araladım. Annem yatağa uzanmıştı. Karnının üzerinde babamın abimi paramparça ettiği bıçak vardı. Anne dedim duymadı, dürttüm uyanmadı. Artık o hep abimin yatağında kalacaktı. Benim için sonrası yalnızlıktı."
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.