20-25 dakika önce kapının önünde sigara içerken bulunduğum yerdeki perşembe pazarından dönen bi' abi gördü beni. iki soluklanayım deyip elindeki poşetleri kaldırıma koydu, merhaba, nasılsın girizgahından sonra yere koyduğu poşetleri gösterip bana; ''yav iki üç ay önce bi' kilo kayısıya 50 lira vermiştim, o zaman bana ekonomi kışa doğru biraz düzelir dediler. şimdi de aha şu poşetteki 4 şeftaliye 45 lira verdim. nasıl olacak bu işler?'' dedi. ben de ona; ''abi sen kayısı, şeftali deyince aklıma geldi. bi' işyerinde şef olarak çalışan tali adında birisi varmış. bu abinin r harfini telaffuz edemeyen bir de eşi varmış. neyse bir gün tali bey hasta olmasından sebep işe gidememiş. iş arkadaşları da onun gelmeme nedenini merak edip tali abinin evini aramışlar. çalan telefonu açıp ''alo.'' diyen tali abinin eşine telefonun diğer ucundaki iş arkadaşı; ''alo. pardon, şef tali bey ile görüşmek için aramıştık da...'' deyince tali beyin eşi; ''şef tali şu an evde yok, ben kayısıyım.'' demiş deyip, ''nasıl abi bu fıkra ile kayısıya şeftaliye verdiğin parayı, yüksek enflasyonu bir nebze de olsa unuttun mu?'' diye sordum. abi de bana; ''lan ben geçen çocuk boyama yapsın diye kırtasiyeden çıkarttığım limon ile zeytin karakterlerine baktığımda bile aklıma limonun, zeytinin kilosunun kaç liraya çıktığı geldi, hiç yorma kendini bende işe yaramaz bunlar. haydi sana iyi akşamlar.'' deyip yerdeki poşetlerini aldı, evine doğru gitti. ben de arkasından bakıp sigara içmeye devam ettim öyle...