Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir gün bunların hepsi kurt başlı sancağın gölgesinde birleşecektir - Biz o günü göremeyeceğiz. - Oğullarımız görür. Oğullarımızda görmezse torunlarımız görür.
Bir gün bunların hepsi kurt başlı sancağın gölgesinde birleşecektir - Biz o günü göremeyeceğiz. - Oğullarımız görür. Oğullarımızda görmezse torunlarımız görür.
Reklam
Biz, can evimizden bir salkım sevinç gönderdik, siz o se­vincimizi çığlığa çevirdiniz. Ölümle çevirdiniz, göz yaşıyla çe­virdiniz, yalnızlıkla çevirdiniz, öfkeyle çevirdiniz... ama asla korkuyla değil. Korku sizin varlığınızın mayasıdır, bizim de­ğil. Bizim her birimizin şimdi binlerce oğlu, kızı var. Siz, çocu­ğunuzdan bile korkarak çürüyeceksiniz. Biz, bin yıl sonra da aynı saygıyla, hasretle çocuklarımızı seveceğiz. Bizim sevgi­mizin zaman ölçüsü yok. Ey sabahlar -diyeceğiz- ey akşam­lar, yazlar, tenha yapraklar, al yeşil arzular... ey aralık kapılar, gözyaşı boyalı perdeler, alın çizgileri, kuruyan boğazlar, kir­ pik döken öfke... her saniyesi bin ölüm bekleyişler, bilmenin çeki taşı, acının onuru, haklı olmanın çaresizliği... ah bizim oğullarımız, kızlarımız... sizin büyük hatıranızı, bizim büyük yalnızlığımızı hafifletecek bir zaman ölçüsü olabilir mi hiç?
Oğullarımız geldiğinde, hiç olmazsa ölümüzü bulsunlar da görsünler dedik
Sayfa 136
Ne kadar kötüymüş bu savaş, demişti. Niçin başlatıldı ki, kim istedi? Tarlalar mahvoldu, ürünler bitti. Güzelim hayvanlar süt dolu memeleriyle kavruldu, bağlar yandı. Kocalarımız, oğullarımız, kardeşlerimiz, yok olup gittiler. Deli olmalı bu insanlar, deli.
Ne kaşlarını çatarsın, ne huyunda husunda kin var; düş­mana bile lûtfun, oğullarımız, kızlarımız değil misiniz der.
Reklam
Ey ölümün yirmi dokuz harfi, kötülüğün nefret ayetleri, kibrin küçücük tanrıları... bizim o körpecik oğullarımız, kız­larımız, ellerinin yüreklerinin sonsuz güzelliğiyle gelmişlerdi, bozkırın baş dönmesi o güzel kente. Gökkuşağının yedi ren­ginden bir düğün alayıydılar. Sesleri çimenli çiçekli korulardı. Gözleri birer gök bahçesiydi. Ayakları binlerce evi yollara dü­şürmüş göldü, ırmaktı, deniz rüyasıydı. Başka hayatların acı­sından, sevincinden, yoksulluğundan, umudundan yapılmış­lardı. Gövdeleri incecik birer barış elifiydi, özgürlüğün başı bulutlarda cümlesiydi. Güzeldiler. İyiydiler. Doğruydular.
Çerin burada tutsak olmuş, seni bekliyor. Pusatların Çin depolarında. Ülkende de Sırtarduşlar oturuyor. Bir gün bunların hepsi kurtbaşlı sancağın gölgesinde birleşecektir. - Biz o günü göremeyeceğiz. - Oğullarımız görür. Oğullarımız göremezse torunlarımız görür.
Sayfa 331Kitabı okudu
her saniyesi bin ölüm bekleyişler, bilmenin çeki taşı, acının onuru, haklı olmanın çaresizliği... ah bizim oğullarımız, kızlarımız... sizin büyük hatıranızı, bizim büyük yalnızlığımızı hafifletecek bir zaman ölçüsü olabilir mi hiç?
271 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.