Ömrünün bu en güzel gecesini, ömrünün bu en korkunç gününün takip etmesi mi mukadderdi?
Neydi bu içinden çıkılmaz meseleler?
Neydi bu mavi göğe veya sevgili bir yüze bakmayı zevk olmaktan çıkaran hisler ve üzüntüler?...
Insan, gerçeği ancak yüreğiyle görebilir. Gözler, hiçbirşeyin özünü göremez. Gülünün senin için değerli olmasının sebebi, ona zaman harcaman ve fedakarlıkta bulunmandır.
Bir şeyleri paylaşmayı o kadar cok isterdim ki... çocukluğumuzda, gençlğimizde yapamadık, kör olası yoksulluk fırsat tanımadı bize.. Karamazov Kardeşler'i, Dönüşüm'ü, Avingon'lu Genç Kızlar'ı, ünlü Picasso'yu paylaşabilseydik keşke!
Say ettim; yalnızlıkta, acizlikte, caresizlikte...
Say ettim; tevekkulde, teslimiyette, rızada...
Say ettim; nefiste...
kalpte....
ruhta...
aşkta...
sükûnda...
Nefisten kalbe,kalpten nefse say ettim...
Döktüm bütün çakıl taşlarımı...
Gözyaşlarımın verdiği serinlik ruhumu biraz ferahlatmisti. Tüm cesaretimi toplayip bakışlarımı yavrumun olduğu yere doğru uzattım.
O da ne?
Gözlerime inanamadım. Kupkuru çölün ortasında bir ananın gözyaşları rahmet, kanayan yüreği kaynak olmuştu. Bu şu, kızgın çölde anayı temsil eder gibi akacak, kıyamete kadar gözyaslarimla bereket bulacaktı.