Herkesin hayatında bir an var.Bir kriz.İnandığı şeylerin yanlış olduğunu söyleyen bir aksama.Herkesin başına geliyor;tek fark bu bilginin insanı nasıl değiştirdiği.
Neyi arıyorsun, neyi bulacaksın?Bulursan yetecek mi,avunacak mısın bulduğunla bir ömür?Şu da olsun başka bir şey istemiyorum yalanına kaç kez inanacaksın?Nasıl olacak da dinecek aramak ve bulmak arzusu?
Başkaları,sandığımız kişi olmadığımızı hatırlatmak için giriyor hayatlarımıza.Biz kendimizi aşağı yukarı bir şeylerle tanımlarken,onlar bize başka bir yüzümüzü gösteriyor.Kendi gerçeğimizin dışına çıkıp bakıyoruz ve öyle yada böyle kabul ediyoruz yeniden tarif edildiğimiz hali.
İnsan sadece kendi olmalıdır.Kendi denilen şey neyse o.Sınırları vardır,bir ara çizer insan,yürüdüğü yollar boyunca çizer,tanıdığı insanlara baka baka,yaşadıklarından anladığıyla,aynaya baktığında gördüğüyle çizer insan.
İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense,körler gibi rasgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirilerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.