Hayvan Çiftliği Öncelikle, kitabı daha evvel bitirmeyi hedefliyordum fakat mümkün olmadı. George Orwell' in okuduğum 2. kitabı ve farkettirmeden derinden etkilemeyi o kadar iyi başarıyor ki. Bu kadar etkileyen şey, yazdıklarını gerçek hayatla çok güzel bağdaştırabilmesi bence. Kitaplarını bitirdiğinizde bir iki dakika durup "bir dakika ya, vay be!" diyorsunuz. Ayrıca kullandığı farklı kelimeler de bana çok şey kattı açıkçası. İkinci olarak da kitap hakkında şunları söyleyebilirim: sanırım kitabın diğer bir ismi de "bir peri masalı" imiş fakat çocuk kitabı sanılmasın diye anılmamış hiç o şekilde :D Gerçekten de okumaya ilk başladığımda yer yer "Ne mana? Çok iyi. Ne olacak şimdi." gibi çok fazla tepki verdim ama okudukça anlaşılıyor ki gerçekten de herkes sonunda olmaktan korktuğu yerdedir. Ve evet, hayvanlar da. Güce, paraya, imkana, zekaya, akla sahip olan herkes ve her şey aslında bir yandan bunu kötüye kullanabilme potansiyeline de sahiptir. Öte yandan kitapta çok bariz olan şey "kandırmak-kandırılmak" idi. Hayvanlar yöneticileri tarafından sürekli olarak manipüle ediliyor, kandırılıyor üstelik hiçbiri de buna karşı çıkmıyor aksine kabullenmek için bahane arıyorlardı. Tabii ki bir şekilde karşı çıkmaya çalışanın da hayatına son veriliyor :') Kitap farkındalık oluşması açısından çerez niyetine çok rahat okunur, fakat ben bana yeni şeyler öğreten, yeni bakış açıları kazandıran kitapları daha çok seviyorum o yüzden 10 üzerinden 7 verdim :D
Kitap hakkında ne diyeceğimi inanın bilmiyorum ama keşke bu cümleyi çok sevdiğim için kursaydım… Yazarla tanışma kitabımdı ve epey hayal kırıklığı oldu benim için, oysa büyük bir heyecanla başlamıştım çünkü kapağında George R.R. Martin ve James Dashner gibi oldukça ünlü isimlerin yorumları vardı. Gelin görün ki hiç de öyle olmadı.
Bir kere yazar birinci kişi ağzından değil üçüncü kişi ağzından anlatıyordu. Normalde buna çok takılmam, kitap güzel olduğu müddetçe hiç zorlanmadan okurum ancak yazarın kalemi de garipti. Nasıl tarif edeceğimi inanın bilmiyorum ama garipti işte. Alışamadım bir türlü.
Bunun dışında sürekli sadece şaşırtayım diye her yerde ters köşe yapmaya çalışmıştı yazar ancak çoğu tahmin edilebilirdi. Açıkçası Hiç’in kimliği dışında hiçbir şey beni şaşırtmadı. Ayrıca baş karakterimiz Yarvi aşırı kör birisiydi. Sözde her şeyin farkında olmak ve saraydaki çoğu kişiden fazla şey bilmesiyle ilgili bir şeyler okuyorduk başta ama yok, sadece kitapları ezberlemiş resmen. O kadar tahta geçmişsin, insan azıcık açıkgöz olurdu be!
Kitabı çok kötüledim biliyorum ama kitapta sevdiğim sadece bir şey vardı, ona değinmezsem haksızlık etmiş olurum. Kitabın içerisinde çok güzel öğretiler vardı. Kitabın ilk başlarında sadece o öğretiler için bile kitabı sevebileceğime inanmıştım ama nereden bilebilirdim ki böyle olacağını Kitabı pek tavsiye edemeyeceğim ama bunu söylemek istedim.
Bundan sonra, kasabadaki her delikanlı gibi, kız peşinde koşmaya ve nadiren de olsa biriyle bağlantı kurmayı becerip pazar akşamları “piyasa” yapmaya giriştiysem de, gerçek anlamda hiç kız arkadaşım olmadı.
Madem günün birinde öleceğiz ve ne zaman göçüp gideceğimiz belli değil (Belki yarın, belki bu hafta veya bir başka gün) o halde hiç müzik listesi bırakmadan gitmek olmaz, geç kalınmışlığın telafisi yok çünkü ölüm gelirken bize sormayacağından hiç umulmadık bir anda yeryüzünden silinebiliriz, o yüzden ne olur ne olmaz diye sevdiğim şarkıların
Hayvanlardan alacağımız dersler varmış meğersem!
Yine sosyal medyada sık sık rast gelip binbir hevesle satın alıp okuduğum bir kitaptı. Herkes okuyor da ben neden okuyamadım diye kendime sıkıntı edinmiştim. Yanii kanımca abartılacak bir olaylar olmadı. Ama beklentilerimin altındaydı. (ya da ben beklentilerimi yüksek tuttum)
Öncelikle yazarın üslubunu çok beğendim. Benzetmeleri muazzamdı. Hayvanlarla bol bol empati kurdum okurken.
Şunu belirtmeliyim ki; kitabın ilk sayfalarında hayvanlar arasındaki o dayanışma, birlik ve beraberlik çok güzeldi, imrenmedim değilim. Hayvanlar arası diyaloglar da eğlenceliydi benim için. Ayrıca hayvanların zekası da çok etkiledi.
Hayvanların marşı da varmış vay be. Ve kendi ilkeleri de vardı. Tabii ilerleyen sayfalarda bu ilkeleri değiştirdiler. Alfabeyi, okuma ve yazmayı öğrenme çabaları… Çiftliğin sahibi terk edince hayvanların kendi başlarına hayatta kalmaya çalışmaları… Acaba insan eli gerektiren işleri nasıl halledebiliriz diyerek kendilerine özgü bir şekilde o işleri yapma kabiliyetleri… Pusuya yatmaları, düşman saldırısına uğramaları… İki ayaklıların kötü olduğunu düşünmeleri. Hatta bir cesedin önünden geçerken saygıda durmaları… Yel değirmeni inşa etmeleri, birtakım insan aklı ve insan gücü gerektirecek şeyleri yapmaları olağanüstüydü.
Dediğim gibi sayfanın ilk kısımları çok güzeldi. Sonunu fazla beğenmedim, daha güzel olabilirdi.
Okumasanız da bir şey kaybetmeyeceğinizi düşünüyorum.
Cümlemi de şöyle bitireyim:
Hayvan deyip geçmemek lazımmış!
Güneş batmayan ülkenin, kara doğum lekesi.
Kelimeleri dile getiremiyorum, kitabımın başına ve sonuna karar veremiyorum, söylemek istediğim çok şey var beni anlamanızı istediğim çok şey var fakat bir türlü sizi konunun içine çekemiyorum. Bari bir aşk hikâyesi sıkıştırayım araya belki daha kolay anlatabilirim. Yok hala olmadı o zaman birde ihanet
Uğultulu Tepeler bilindik romantik aşk eserlerinden çok farklı; kin, öfke ve nefret ile kurulan olay örgüsü, geniş roman kadrosu ve kötü bir karakterin intikam hikâyesi bize Uğultulu Tepeler'in yaşlı kâhyası Nelly tarafından aktarılır. Eserdeki bu katmanlı anlatım, Nelly'nin Lackwood'a, Lackwood'un bize anlatması hoşuma giden noktalardandı.
Beni çok fazla heyecanlandıran bir çizgi roman olmadı maalesef belki de kendimi çizgi romana fazla, vermemiş olabilirim. Ama her nedense Green Goblin karakterini çok özlemişim be
Kitabı araya bazı işlerim girmesine rağmen bitirmeyi başardım. George Orwell' adına hayal kırıklığına uğradım. Ben daha çok bir olay örgüsü arayarak başladım kitap öyle düşündürdü. Ancak ilerledikçe gördüm George Bowling karakteri üzerinden 1900 ile 1939 yılları arası durumu anlatmış. Bir tarihçi olarak verdiğim puan o dönemi ve İngiltere yaşamını güzel bir biçimde betimlediği için verdim. Son olarak diğer kitaplarının baya bir arkadasında kalmış. Bekledigimi alamadım. İyi okumalar.
Boğulmamak İçinGeorge Orwell · Can Yayınları · 20158,6bin okunma