En küçük bir görüş belirtmiyordu. Jones çiftlikten gittikten sonra daha mutlu olup olmadığı sorulduğunda, " eşekler uzun yaşar. Hiç ölmüş bir eşek gördünüz mü hayatınızda? " demekle yetiniyor, herkesi bu belirsiz yanıtla yetinmek zorunda bırakıyordu.
Sayfa 47
Bu arada, nasılsa çok geçmeden hepsinin teker teker evleneceğini düşünen anaları Naze bunca sözcük ve sayıyı öğrenmek için neden bu kadar zahmete girdiklerini anlamazmış. Ama kocası bütün kızlarını okutmak konusunda kararlıymış. "Her gün onca yol gidip geliyorlar. Ayakkabıları eskidi" diye söylenirmiş Naze. "Ne için?" "Anayasayı okuyabilsinler diye" dermiş Berzo. "Anayasa ne ola ki?" "Kanun tabii, cahil kadın! Büyük kitap! Müsaade edilen şeyler var, yasak olan şeyler var; aradaki farkı bilmiyorsan yanmışsın demektir." Hâlâ ikna olmayan Naze dudaklarını büzermiş. "Kızların koca bulmasına ne faydası olacak bunun?" "Bir gün kocaları onlara fena muamele ederse sineye çekmeleri gerekmez. Çocuklarını alıp çıkıp giderler." "Ya nereye gidecekler?" Berzo bu sorular karşısında şaşakalmış; bunları hiç düşünmemiş ki. "Babalarının evine sığınırlar elbet." "Hmmm, demek bunun için her gün onca yol yürüyüp kafalarını dolduruyorlar, ha doğdukları evde kalsınlar diye, he mi?" "Kalk da bana çay getir hadi. Fazla da konuşma!" "Allah yazdıysa bozsun" diye mırıldanırmış Naze mutfağa yollanırken. "Kızlarımdan hiçbiri kocasını terk etmeyecek. Eden olursa eşek sudan gelinceye kadar döverim, o zamana ölmüş olsam bile. Hortlak olur geri gelirim vallahi!"
Reklam
Değirmenci, Oğlu ve Eşek İki şairimiz, Malherbe ve Racan, Baş başa kalmışlar bir gün. Aralarında açık konuştukları için: - Sana bir şey soracağım, demiş Racan; Sen görmüş geçirmiş adamsın, Hayatı benden iyi bilirsin. Benim artık karar verme zamanım. Ben kimim, nem var, ne işe yararım? Bunları senden iyi bilen yoktur. Ne dersin? Gidip taşrada
Sayfa 93
Bir beladır sarmış dünyayı: Ne günahlar işlenmiş ki Tanrı kızmış, Salmış yeryüzüne vebayı. Adı batasıca, bir geldi mi Geldiği gün doldurur cehennemi. Hayvanlar başlamış bir bir tutulmaya. Her tutulan olmuyormuş ama, Kötüymüş hepsinin hali. Ölüm dayanmaya görsün kapıya, Kim çıkar karın doyurmaya? Tadı kalmamış etin kemiğin: Ne kurt kuzu
Sayfa 245
Eşek Cenneti
Mektubumu alınca şaşıracaksın. Biz onu, çoktan nalları dikti biliyorduk, yine hangi ahırdan çıktı, diye afallayacaksın. Hiç şaşma, Tahtalıköy' deyim. Sana bu mektubumu Tahtalıköy'den yazıyorum. Bir zamanlar yeryüzünde yaşamış bütün büyükler, ünlüler, ileri gelenler, hepsi burada. Ben de onların arasındayım. Sen şimdi’’Vah vah, sağlığında değerini bilememişiz!’’ diyerek ne denli dizini dövsen yeridir. Neden ‘’Kör ölür, badem gözlü olur!’’ denildiğini, o kör olası dünyada değeri anlaşılmamış olanların son umudu Tahtalıköy'e gelince çok iyi anladım. Gözlerim, burnumun ucunu bile göremezken,ölümümden sonra‘’Sürmeli gözlüydü,’’ ‘’Bakışları üzünç doluydu’’ diye benim için övgüler düzüldüğünü duydum. Dünyada sıkıntı çektiğin için hiç boşuna üzülme, ölünce senin için de gazetelerde ‘’Yeri doldurulmaz büyük kayıp’’ diye yazacaklar. Bencileyin yoksulların yaşarken yerini dolduruyorlar, kendi yerimizi bile bize bırakmıyorlar da,öldüğümüz zaman nedense bitürlü yerimizi dolduramı- yor,boş bırakıyorlar. Ölünce, sen de, geride kalanların kalbinde yaşayacaksın; Tahtalıköy'deki yerin de Eşek Cenneti olacaktır.
Yaşamak
Ölmeden önce kendime, -Son arzun nedir? Söyle bakalım! diye sordum. İçimden bir ses, -Yaşamak! dedi
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.