Öncelikle bir konuda herkesle anlaşalım. Bu soruların incelemesini 15 güne yakın bir sürede anca yazdım. Sonu nerede bu yazının, diyerek kontrol edilmeden önce, bu sitedeki en uzun inceleme bu olmuştur, diyebilirim. Kimseden bu Evren incelemesini komple okumasını beklemiyorum. Bu incelemenin %10'una sahip incelemeler bile genelde burada uzun
bak, ölüm güzü kıskanıyor
şimdi ıssızdır onun sevimli kedisi
ve herkes onun el değmedik yerleri olduğunu sanıyor.
uzuyor defterine uğrayan kan lekesi
senin kuşların olurdu mevsimi yolculuklara çağıran
içli taşra kızların gizemli eviçleri
kapıların olurdu korkudan çok denizlere açılan
o denize açılan ellerin nerde şimdi?
yine bir güz büyümekte kanında gölgelerin
o üzünç orduları tarlalar çiğnemekte
bak, ölüm güzü kıskanıyor
mevsimi aşka çağıran kuşların nerde senin
güze el değdirmeyen ellerin nerde?
Hayatı 8 Sayısı Üzerine Yorumlama
Küçüklüğümden beri sayıların yazılışına ciddi bir takıntım var. (itiraflı başlangıç :) ) Zaman geçtikçe bu takıntım bazı sayılar üzerinde daha da yoğunlaştı. En özel sayı da 8 benim için.
8 sayısını yaşam döngümüze çok benzetiyorum:
*Başlangıcı ve bitiş noktası aynı.
*Kavislerden oluşuyor,
*İki parçalı; doğum
-Bir yerde okudum. Doğum lekeleri bir önceki hayatımızda aldığımız ölüm darbesini işaret ediyormuş.
+Anneminde bir doğum lekesi var. Çok tuhaf!
Bahar kokusunu taşıyan , bir Beethoven müziğini andıran sesiyle esen rüzgar ruhuma dokunmuş bir ruhani güç gibiydi.
- Neden tuhaf Lisa?
+Doğum lekesi sağ bileğinde. İntihar etmiş olmalı annem. Hala yaşadıklarını atlatmamış bir önceki hayatından gördükleri karşısında iliğine kadar korkmuş simasını hala taşıyor.
- Bu sadece bir inanç Lisa. Etkilenmiştim bende. Yolda geçerken insanlara daha dikkatli bakmaya başlamıştım. Doğum lekesi olan insanlar gördüğümde nasıl öldürüldüklerini veya öldüklerini hayal etmeye başlıyordum.
Not:Daha önce hiç yazmadım bugün bunu yaparken kendimi iyi hissettiğimi fark ettim. Birçok eksiğimin olduğunun farkındayım ama bu yazmama engel olmamalı değil mi?
Bak, ölüm güzü kıskanıyor
şimdi ıssızdır onun sevimli kedisi
ve herkes onun el değmedik yerleri olduğunu sanıyor.
uzuyor defterine uğrayan kan lekesi
senin kuşların olurdu mevsimi yolculuklara
çağıran
içli taşra kızların gizemli eviçleri kapıların olurdu korkudan çok denizlere açılan
o denize açılan ellerin nerde şimdi?
yine bir güz büyümekte kanında gölgelerin o üzünç orduları tarlalar çiğnemekte bak, ölüm güzü kıskanıyor
Mevsimi aşka çağıran kuşların nerde senin güze el değdirmeyen ellerin nerde?